Gitmek Tek Adımla Başlamaz

Undress the World — The Milk Carton Kids. Aklımda hep yazmak var. Şimdilik burayı buldum, buraya yazıyorum. Yazayım, biriktireyim, birleştireyim de ileride belki sunarım kendime. Ama o kadar çok kitap var ki piyasada; işe yarayan veya yaramayan… (Evet, her şey işlevsel olmak zorunda değil. Yazana iyi gelmiştir sadece. Yetmez mi?) Ben, mesleğimden ötürü kitap yazmam gerekiyormuş gibi bir izlenim bıraksam da, başkalarından aldığım hikayeleri yazıya dökmeyi pek de hak görmüyorum. Muhteşem bir dönüşüm yaşatmalı bende ki o zaman okuyucuların vaktini ve parasını alabileyim. Bir Psikoloğun Gizli Ses Kayıtları adı altında bir kitabı ancak ben öldükten sonra yeğenlerim, olursa çocuklarım yayınlayabilir. Kendi hayatıma baktığımda da bu kadar deneyim meraklılığının içinde henüz bir şeyleri ifade edecek sözel beceriyi kendimde göremiyorum. Bu yüzden ajandalar, ufak halı desenli defterler, seyahate giderken kitapların arka sayfaları bana yetiyor. Ama burada olmamın sebebi başka. Zihnim biraz fazla hareketli. Kağıt kalemle serbest çağrışım yazıları yazdığımda kaçırıyorum kafamdan cümleleri. Elim yetişmiyor. O yüzden bilgisayar başına geçtim. Bir iki motive olurum dedim. Buradayım.

Şimdilik gitmiyorum. Gitmek tek adımla başlamadı çünkü. Bunun geçmişi var.

Ama hep vardı gidesim, hep var! Çok yerlere gittim de! Babam “Gez kızım, keyfine bak. Sana güveniyorum. Burada pek bi’ espri yok. Git, yurtdışında yaşamanı çok isterim.” dediğinden beri hayalim, aklım, iliklerim, nöronlarım dışarıda. Çünkü böyle büyüdüm. 10 yaşlarında büyüdüm zaten. İşin kötüsü de aşkla (babamın bana olan aşkıyla), hem de sürekli oradan oraya seyahat eden hiperaktif bir babayla büyüdüm. Tüm geleneklerini, hayatını, geri kafalılığını evde bırakıp gezip gelen bir babayla. Ve gezdiren de… Bir keresinde 3 aylığına İngiltere’ye gidecekti. “Aa ne güzel uçağa bineceksiiiğn.” dedim diye gitmeden bir gün önce pırpır kiralayıp 63bin nüfuslu kasabamızın üstünde gezdiğimizi hatırlıyorum. O zamanlar buralarda turizm yüksek tabii! Kazanıyor, iyi kazanıyor. Planları, hayalleri var. O yüzden kazanıyor.Bu arada iyi bi’ haberim var. Buraya “Gezginim ben! Biz hep çok gezerdik zaten.” imajı bırakmayacağım. Gezginliğin ötesinde bir şeylere ihtiyacım var. Sahip olmak, ait hissetmek, belki farklı olmak, uzak olmak; herkese eşit uzaklıkta olmak ve sonrasında da istediğim yakınlığı kendim oluşturmak. İstediğim şeyler bunlardı. Sürekli gitmeye çalıştığımda ve gittiğimde babaannemin duaları (eminim ama kanıtlayamam) beni geri getirdi. Ya engel çıktı, ya ülke yandı, ya darbe oldu, ya kaza oldu. Oldu ve ben gittim ve hep geri geldim. Hep uzakta kalma hayalim varken hep geri geldim. Sonra da burada aşık oldum. Merhaba!

Kafamın gidip gelmeleri ve benim ilişkimizin ikinci yılında ayrılık sebebiyle altı aylık bir 500 km uzaklığa taşınmam dışında sekiz yıldır birlikte olduğum bir eşim var. Aman ne aşk arkadaşım! Ben bile inanamadım ki aşkı seven, aşkla büyüyen, doğru aşklarla ve aşıklarla anlattığım bir öyküm var. Ama bu kocam olacak adama ben bolca kapıldım. Tam kaptırılacak adam çünkü! Güven dolu, huzurlu, eğlenceli, yakışıklı… (Böyle anlatınca da gözüme daha bir güzel geldi şimdi. Yazmanın gözünü seveyim.) Arkada çalan Dance of Lilies — Alex Ebert.

Şimdilik hala gitmedim.

Ama nasıl giderim, gideriz kafam sürekli arafta. Kaçmanın çok ötesinde önümü göremediğim, gelecek görüntümü kaybettiğim bir dönemdeyim ve bu kaçmanın çok ötesinde. Çünkü artık kaçacak bir şeyim yok. Eskiden vardı. Biz pek çok şeyi aştık 31–32 yıllık hayatımızda. Muhteşem zor değildi ama acının hiyerarşisi yok. Zordu işte. Şimdi nereye gidilir, nasıl gidilir, yolu yordamı nedir her şey yerli yerinde. Ama endişem şu: Bunun sonu var mı? Ben hep meraklı, hareketli, meraklı, hareketli, meraklı ve meraklı mı olacağım? Sonra gittiğim yerden de sıkılacak mıyım? Yurtdışında en fazla üç ay yaşadım çünkü. bilmiyorum. Hayatımın sonunda “Ah be! Deneseydik!” diyen yaşlı bir neneyi düşündüğümde kalbimin sağ taraflarında, biraz ortalarında bir yerler acıyor. Kafamda arzuladığım, heyecanlandığım, “Ölmeden Önce Yapılacaklar Listesi”ndeki her maddem dışarıda. Buradaki birkaç maddemden en önemlisi 100 kere Birsen Tezer konserine gitmek. Bir de balonlar. Başka yok. Burada daha mı çok madde oluşturmalıyım sence? Var mı bir önerin?

Ben idealistim. Koyduğum hedeflerimi gerçekleştiririm. Olayım bu. Kendime iki yıl verdim. Bu iki yıl çılgın bir iki yıl olacak. Gitmeyi düşünemeyecek kadar çok doldurdum. İki yılın sonunda tekrar görüşelim mi?

Oh! Yazdım, rahatladım. Arkada çalan Kina Grannis — For Now.

G.

Gönül E
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İmge Derin
Sonraki
İlk adım atıldı 🌼

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.