Bugün çoğumuzun üniversite döneminde duyduğu bir terim üzerine konuşacağız; Girişimcilik. Öncelikle, “girişimcilik” belirli ürün ve şartlar için kârı ve riski göze alıp kazanç sağlamayı hedefler. Girişimci mal, ürün, hizmet üretebilmek için bütün üretim ögelerini en iyi koşullarda bir araya getirebilmelidir.
Girişimcilik tecrübe hatta tecrübeden çok ‘elini taşın altına koyma’ işidir. Yani temelde alınan risk sizi dünya devi bir teknoloji markasına da dönüştürebiliyor, borç batağında bir vatandaşa da. Tabii yapacağınız iş hakkında bilgiye, teknolojiye(çoğu zaman), sermayeye ve zamana ihtiyacınız oluyor. Her şey yolunda giderse fırsatları göz önünde bulundurabilir ve büyüyebilirsiniz; fakat mücadele etme deyimi süreklidir. Çünkü 21.yy’da var olan veya yeni bir iş kolu söz konusu olduğunda inovasyon üretmek, çok satanlar arasına girmek bir risk işidir. Girişimci ise bu riski üstlenen karakter olarak tanımlanabilir.
Peki Neden Fakir İnsanlardan Girişimci Çıkmıyor?
Konuya her kitapta, konferansta yer alan Bill Gates’in Microsoft’u garajda buluş hikayesi ile başlamayacağım zira garajda başlayıp büyümüş birçok büyük teknoloji devi var şuan. Jeff amcanın o küçük ofisinden Amazon devini oluşturmasını da anlatmaya gerek yok. Hani İbni Haldun’un meşhur bir lafı vardır “Coğrafya insanın kaderidir.” diye. Bizimkisi biraz bu, çünkü fakir insan zaten 1-0 geride başlıyor çoğu şeye. Günümüzde zengin bir birey fakir bir insana karşı bir çok üstünlüğü var ne konuda olursa olsun eğitim, sosyal olanaklar, deneme yanılma payı vb. Bunlar söz konusu olduğu için iyi eğitimli geleceği görebilen, yenilikçi ve uzman bir girişimci pazarda kendine çok daha kolay yer edinip büyüyebiliyor.
Fakir insanlardan girişimci neden az çıkıyor veya çıkmıyor sorusunun cevabı işte burada. Düşük gelirli bir insanın aklında mükemmel bir fikir olduğunu varsayalım, öncelikle bilgisi kısıtlı olacaktır. Zengin bir insan gibi tecrübe etme şansı olmayacak çünkü muhtemelen sermayesi de kısıtlı olacaktır. Yani en temelden ‘her işi yaparız, kendi başıma yaparım, en iyisini ben bilirim’ gibi laflarla başlıyor bu süreç. O yüzden güzel ülkemizde ‘Memur düşünceli girişimcilik’ söz konusu. Bu konuda sözlüklerde onlarca entry bulabilirsiniz. Fakir bir birey her adımında net olmak zorunda, ne kadar net olursa o kadar az risk söz konusu, ne kadar az risk olursa o kadar kopyala yapıştır mantığında ilerliyor bu işler. Zarar ettiğinde batma olasılığı daha yüksek çünkü sermaye düşük. E bir de internette dönen başarı hikayeleri var. Sanki hiçbir şirket yıllar boyu zarar etmemiş, her patron hemencecik milyoner olmuş gibi anlatılan. Yani bilgisizlik kötü sonuçlara yol açabiliyor.
Temel olarak baktığımızda girişimcilik işi riske, liderliğe, tecrübeye, yenilikçiliğe, bilgiye, eğitime, fırsatlara, şansa dayalı bir iş ve bu olanakların çoğu(Şans her iki tarafta eşit) zengin insanda daha fazla. Yani bir zengin batan bir şirketinin arkasından şevkini kırıp memurluğa devam etmiyor, plana göre hareket edip tutmaması halinde belki de 2.planını uyguluyor. Bunun bir çok örneği mevcut; 5 kez iflas edip 6. Projesi üzerine uğraşan insanlar var.
Fakir insanın çok daha fazla şansa ihtiyacı var çünkü günümüzde artık para araç olmaktan çok amaç. Söz konusu para olduğunda avantaj her zaman zenginin elinde.
Yazımın başında garajda Microsoft’u keşfeden Bill Gates’ten bahsettim, kendisi Harvard College mezunu, annesi akademisyen babası ise avukat. Sıradan bir Amerikalı polis ile aynı olanaklarda mıydı sizce? Tabi ki de hayır denedi, yanıldı, tekrar denedi görünüyor ki yılmadı ki hala Microsoft ayakta.