Çok uzun bir aradan sonra tekrar merhaba kooplog. Burayı annem sayesinde keşfettim ve sıkıcı günlerimi bu site sayesinde daha renkli hale getirdim. Her şeyden önce teşekkürler.
Malum uzunca bir süre yazı yazmadım, büyük bir hevesle başladığım seriler yarım kaldı. Anksiyete nöbetleriyle dolu bir dönemden geçtim. Gerçi şu an bu nöbetler bitti bununla beraber depresyon elbette kalıcı oldu. İş hayatına başladım mezun olduktan sonra. Herkes gibi yoğun çalışıyorum ve buraya vakit ayırmak zor okuyor.
Burayı sevmemin başlıca sebebi kendi kendime dilediğimce sohbet edebilmemdi. Sevdiğim konular hakkında kendimle muhabbet ettim, merak ettiğim şeyleri araştırıp öğrendim vs. Kısaca burası bana kendimden uzaklaşma fırsatı sundu. Bir yerde psikoterapi gibi geldi. Kooplog’un tanıdığı bu fırsat için teşekkür ediyorum.
Hayallerimi yavaş yavaş gerçekleştiriyorum bununla beraber bir problem var gibi sanki. Hayattan istediğim tatmini alamıyorum. Yıllardır istediğim dövmeyi yaptırdım, kendi evime çıkıp çok sevdiğim yalnızlığın tadına vardım, hiç aklımda yokken kedi sahiplendim ve tekirlere aşık oldum, kendi paramı kazanmaya başladım vs. Hiç birisi beni mutluluğa ulaştırmadı. Muhtemelen beni mutlu eden bu depresiflik hali. Anlamaya çalışıyorum. Mutsuzluktan mutluluk duymak hem çok garip hem de çok güzel bir şey. Çünkü herkes mutlu olmak ister. Ben ve beni anlayanlar ise temelinde mutsuzken bile mutluyuz. Üzerinde derinlemesine tartışılması gereken bir konu. Gerçekten çok tuhaf bir his, bu konuda yalnız olmadığımı hissediyorum. Benim gibi olanlar bilir. Şöyle örnek vereyim; ben diş hekimiyim hastam ağrısından kurtulup mutlu bir şekilde klinikten çıktığında bile sevinmem gerekirken içimde bir yerde bir şey beni yakalıyor ve depresyona sürükleniyorum. İşin en garip tarafı ise bundan zevk alıyorum. Yakın çevrem bana mazoşist olduğumu söylüyor. İyi de bu sağlıklı bir şey değil işte. Bilmiyorum işte. Olabildiğince kendi kendime konuşup kendimi anlamaya çalışıyorum. Burada ise şöyle bir sakınca var: Kendime hep aynı bakış açısıyla bakıyorum. Hayatta en önemli şeylerden birisinin bakış açısını değiştirmek diye düşünüyorum ve bunda haklıyım da. Kendimle çelişmeme sebep olan şey ise farklı bakış açılarına kulak asmamam. Ama haklıyım da bir yerde. Becerisi sadece nefes almak olan, mantıktan uzan olan insanların bakış açısı benim için bir önem arz etmiyor. Gariplik işte ne bileyim.
Son olarak bahsettiğim dövme Testere (jigsaw) dövmesi. John Kramer’in depresyonuna hayranım. Çünkü yaptıklarının doğruluğu tartışılır bir yana ben sadece anlamaya çalışıyorum. Anlayabildim mi hayır tabi ki. O da mutsuz ve her daim depresif bununla beraber hayattan istediği tatmini alıyor. İşte ben de bu tatminin peşindeyim.