Hüzün ayı, ayrılık zamanı gibi bir çok büyük benzetme yakıştırılır şu küçücük Eylül ayına. Sonbaharın başlangıcına. Sapsarı güneşin, masmavi suların terk ettiği anlarımıza. Bugün yaşlandığımız bu tüm mevsimleri hayatlarımıza benzetelim. Her aydınlığın arkasından bizi bir karanlık mı bekler, ya da her sıcaklığın ardında bir soğukluk mu? Peki ya mutluluğumuzun gölgesinde her zaman gelmeyi bekleyen bir hüzün mü yatar? Hayatlarımızı mevsimlere benzeten ilk kişinin ben olmadığını düşünerek yeni bir yazı ile tıklatıyorum kapılarınızı bu sefer. Bugün bu benzetmeyi bir kez de benden dinleyin istiyorum.
Yer yer nisan yağmurları içeren bir ilkbahar ile başlıyoruz hayatlarımıza. Belki de kışı geride bırakan bir aileye misafir oluyoruz, bahar habercisi olarak. Yaşamaya başlıyoruz tüm bu masumluk içerisinde. Kimimiz yenik olarak, kimimiz fark atarak. Ama ortak noktamız hepimiz yaşıyoruz ve o yıllarda renkleri farklı da olsa hepimizin ağaçlarında çiçek açıyor. Belli günlerde yağmur almış olsa dahi ağaçlarımız, umutlarımızın zirve yaptığından mütevellit yaprak bile dökmüyoruz.
Geride bıraktığımız bahar aylarının ardından irili ufaklı meyveler görüyoruz dallarımızda. Her birine köklerimize gelen o hoyrat yağmur damlalarının birer hediyesi gibi bakıyoruz. Öfke dolu rüzgarlardan hasarsız kurtulan dallarımız, yaz aylarının sıcak dolu günlerinde umutla dans ediyor. Köklerimizi o kadar derinlere uzatıyoruz ki o yabancı köklere dokunuyoruz artık. Başta yabancı gelen bu köklere, dallarımızla birlikte sarılıyoruz zamanla. Dansımıza eşlik eden bir partner bulmuş oluyor, meyvelerimizi beraber büyütüyoruz. Ama ne yazık ki zamanla düşen, hatta koparılan yanlarımıza aldırmıyoruz bile.
İşte gelelim sonbahara. Nihayet dallarımızın kurumaya başladığını, bin bir zahmetle büyüttüğümüz o meyvelerin kaybolduğunu farkediyoruz. Ritmi azalan dansımızın yanında, kırılan dalların, solan çiçeklerin, dökülen yaprakların arasında buluyoruz kendimizi. Son bir umut kökleri köklerimize sarılan o yabancıyı hissetmek istiyoruz. Ama ilk baştaki halimizde, asıl ev sahipliği yapan o kuru topraklarımızla baş başa buluyoruz kendimizi.
Bundan sonra kışa geçmem gerekiyor fakat siz hayatınızın layık olduğu mevsimine kendiniz karar verin istiyorum. Ardından ilk paragraftaki sonu soru işareti ile biten cümlelerin cevaplarını arayın kendinizde. Sonbahardan sonra ömür de misafirlik de bitiyor diyebilirsiniz. Ama hiçbir şeyin bittiği yok. Hatta yenildiğimizi sandığımız bir bahis veya bir maç da yok ortada. Çünkü ben hayatımda sonbahardan tekrar bahara geçen birçok ağaca tanık oldum. Unutmayın, sonbahar bir ayrılık ayı olmadığı gibi, kış da bir ölüm ayı değildir. Peki siz kendinizi hangi mevsimde hissediyorsunuz?