Emperyalizm ve emperyalist güçler/devletler, yıllardır, sınırlarının ötelerinden kalkıp gelerek, Ortadoğu coğrafyasında kurgu peşinde koşmaktalar. Emperyalizmin kurguları seneler öncesinden, geleceğe yönelik çok boyutlu olarak değerlendirilmekte ve öngörüler tertiplenmekte.
Bugünün “Yeni Dünya Düzeninde” gelişmiş, müreffeh, medeniyete ev sahipliği yapmış diye nitelenen devletlerin hemen hemen hepsi, geleceklerini, bugünden kotarma telaşında…
Herkesçe de malum olduğu üzere günümüzün en önemli ve stratejik maddesi/zenginliği/yeraltı zenginliği, petrol ve doğalgaz. Son günlerde Doğu Akdeniz’de devletlerin kuvvet gösterisi yapmalarının veya çeşitli ittifak arayışları içinde olmalarının ardında, ülkelerinin ve vatandaşlarının saadetini ve refahını gözetmek yatmaktadır.
Cumhuriyet gazetesinin baskılı nüshasında, gazetenin değerli muhabiri Sayın Hazal Ocak’ın kendimce önemli addedilecek bir haberi vardı: İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul Planlama Ajansı Vizyon 2050 Ofisi, “İstanbul Kentsel Analiz Raporunu” tamamlamış. Rapora göre, İstanbul, son 25 yılda tarım alanlarının yaklaşık yüzde 25’ini kaybetmiş. Kamuoyumuzda tartışmalara neden olan Kanal İstanbul projesi de eklenince bu rakam, yüzde 40’a ulaşacakmış.
Lansmanı yapılan mega projeler, 98.6 kilometrekare orman alanını, 143.3 kilometrekare tarım alanını yok ediyormuş. 690 km. kıyı uzunluğu bulunan İstanbul’da bu mesafenin yüzde 40’ı erişilemez durumdaymış. Ezcümle, vatandaş kıyıya erişemiyor. Rapora göre, İstanbul’daki orman alanları, 1990 yılında 285 bin hektarken, 2020 yılında yaklaşık 50 bin hektar gerileyerek 238 bin hektara düşmüş. 2004-2019 yılları arasında “kişi başı ekilebilir alan” yaklaşık yüzde 35 oranında düşüş sergilemiş.
Ülkemizin en büyük zenginliğinin beşerî sermayemiz olduğundan dem vurulur. Doğrudur, ülkemiz sahip olduğumuz genç nüfus yapısından ötürü, görece yaşlı kıta Avrupası ülkelerine göre bazı avantajlara sahiptir de.
Gerçi son dönemlerde…
Siyasal sistemimizin ve demokratik mekanizmamızın aksayan yönlerinden ötürü, gençlerin ülkemize olan güvenleri, yine ülkemizde bir gelecek kurma hayalleri sarsılmakta.
Öte yandan ülkemiz…
Körfez ülkeleri veya demokrasiden ve hukuktan uzak yönetim anlayışlarıyla halklarına gün yüzü göstermeyen Ortadoğu tiranlıklarının sahip olduğu minvalde…
Ne petrol zengini…
Ne de doğalgaz zengini…
Öte yandan…
Ülkemizin zengin su kaynaklarının olması, tarıma elverişli arazilerimizin bolluğu gibi saiklerden ötürü, görece bir ekonomik etkinliğe sahibiz.
Ama, haberde de okuduğunuz/okuduğumuz gibi, sadece İstanbul gibi metropol bir kentimizde sahip olduğumuz ekilebilir arazilerimizin eksilmesi…
Bizleri düşündürmeli!
Daha önce de yazdım.
Yine yazmaya devam edeceğim…
İçilebilir su kaynakları…
Ekilebilir tarım arazileri…
Geleceğin savaşları, ne olursa olsun bugün ülkelerin birbirlerini altetmeye çabaladığı petrol ve doğalgaz üzerinden dizayn edilmeyecek…
Plan ve program yapmak, geleceğe yönelik kestirimlerde bulunmak, risk analizleri yapmak, bütün bunlar büyük devlet olmanın gerekleridir.
Gelecek, elbet bir gün gelecek…
Hazırlıklı olabilmek ümidiyle…