Küçükken yer sofrasında oturup ayaklarını bağdaş bir şekilde kurup yemek yemekten bıkardım.Neden diye soracak olursanız, çocukluk aklı işte TV’lerde izlediğimiz dizilerden keşke şu kızın yerinde olsaydım, masada bol çeşitli yemeklerden yerdim, kendime ait odam olurdu, bir sürü kıyafetim olurdu vs. diye hepimiz düşünmüyor değildik. Peki şuan tüm bunlara sahip iken neden halen mutlu değiliz. Aslında cevabı çok basit. “Yetinememek”. Bizler elimizdekilerin kıymetini bilemediğimiz sürece yetinmeyi de bilemeyiz ve değerini de anlayamayız. Değer vermediğimiz her şey için gün geçtikçe elimizden kaybolup gider. Kendi benliğimizi bile unutacak kadar bizi bizden koparan neydi? Şükürsüzlük mü yoksa zamanın değişmesi mi? Pardon ya da insanların değişmesi mi? Belki de üçüsü de. Aslında şöyle koltukta oturup başımızı yastığa koyup düşündüğümüzde zaman yine aynı zaman. Sabah ve gece yine aynı, 21 Aralık yine her yılın uzun gecesidir,değişmez.Ama bizler değiştikçe zamanın ayarları ile de oynayıp onu da değiştirdik ve halen de değiştirmeye çalışıyoruz. Mesela küresel ısınmadan tutun günlük suyun kullanımına kadar gereğinden fazlasını harcamaya ve yok etmeye çalışıyoruz. Sonrasında ise ekranlarda şu kadar yıllık su tüketimimiz vs gibi haberlerle karşı karşıya içler acısı bir şekilde kalıyoruz. Şuan yaşımızda fazla derdimiz var ama geriye dönüp çocukluk yıllarımıza baktığımızda yaşımız kadar derdimiz yoktu. Gelişen teknoloji, artan rekabet, değişen yaşam koşulları ve paranın değeri artması gibi bir çok faktör hayatımızı etkilemektedir. Bunun içerisine değer biçimlerimizi de ekleyebiliriz. Örneğin ilkokula giderken dışarıda arkadaşımızla oyun oynamak için annemize feryat figan ağlayarak izin almaya çalışırdık. İzin vermese dahi gizlice yine kaçıp o oyunu oynardık. Şimdi ise sosyal medya platformlarında bir arkadaşımızı çevrim içi veya online gördüğümüzde selam vermeye bile üşenir olduk. Demek ki esas yıkıma önce kendi içimizden, benliğimizden başlamışız sonra da dünyayı yıkıma uğratmaya sürüklemişiz, sürüklüyoruz da. İşte tüm bunlardan ders çıkararak yokluğun kıymetini bildiğimiz müddetçe her şeyi normal hale getirebiliriz ve tüm bunlar da bizim elimizde. İnsanlara karşı eşit bir şekilde davranıp değer verdiğimiz sürece de kazanan biz oluruz. Tüm bunları gerçekleştirmek için uzağa bakmak gerekmiyor. Önce içimizden başlamalıyız. Mesela şuan bir arkadaşının kalbini mi kırdın belki geçmişi geri getiremeyebilirsin ama tekrar mesaj atıp bunu telafi edebilirsin ve emin ol bunu yapmak için halen zamanın ve fırsatın var. Çünkü son nefesimizi ne zaman vereceğimizin garantisi yoktur. Son olarak daima iyi olun ve iyi kalın. Vesselam.
Geçmişin izleri geleceğimize yön verir.
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum