Zaman taşkın bir su misali hızla akıp gidiyor. Akan su geride kalan yıllar, beraberinde götürdükleri ise duygularımızdır. Dönüp geçmişe baktığımızda kimimiz acılarla, zorluklarla dolu yıllarını hatırlarken kimimiz huzurlu ve neşeli zamanları anımsayarak iç çeker. Fakat her iki seçenekte de unutulmaması gereken tek bir sonuç vardır. Bugün bizi biz yapan geçmişte karşılaştığımız olaylar o zamanki duygularımız kısacası tecrübelerimizdir. O anki şartlar ve olaylar şuan ki benliğin küçük bir tohumudur işte.
Çocukluk… kimine huzur, kimine şiddet, kimine yoksulluk, kimine peri masalı. Herkesin farklı bir hikayesi var şu hayatta. İnsan kaderini değiştiremez. Fakat ona uyum sağlayabilir. Ondan ders alabilir. Şu an burada bu yazıyı yazmama neden olan da budur. Üzüntülerim, hayal kırıklıklarım, mutluluklarım kısacası dünyamı oluşturduğum fikirlerim onlar sayesindedir. Hayata ve insana bakış açısını şekillendiren de geçmişte yaşadıkları değil midir zaten?
Bazılarımız bunu görmek istemez. Yaşanılan kötü olayları hafızasından silmek ve bir daha o günlere geri dönmemek ister. Ben buna katılmıyorum. Yıllar öncesinde yaptığım bir hata aklıma geldiğinde; ” Şu anda aynı hatayı tekrarlar mıydım?” diye soruyorum kendime. Yahut ”Keşke öyle yapmasaydım.” diyorum. Fakat şu var belki 10 yıl geçtiğinde ve tecrübelerim arttığında şu anda yaptıklarıma da ”keşke” diyerek bakacağım. Bu anımsanmak istenmeyen bir pişmanlıktan öte değiştirilmek istenen bir anı benim için. O yüzden bununla yaşamalıyım ki şansım olduğunda tekrar aynı ”keşke”lere düşmeyeyim.
Tüm bunlara rağmen nasıl bir insan geçmişini unutmak ister ki? Aksine onu bir gözlük gibi sürekli üstümüzde tutmalıyız ki önümüze daha net bakabilelim.Unutmayın bir yolun sonuna varabilmek için o yolun başından geçmek zorundayız.