Geceleri düşünüyorum. Çünkü geceleri var olan düşüncelerin tüm çıplaklığıyla karşımda yer aldığını biliyorum. Gecenin o koyu karanlığında onca karmaşık kavramı sadece dakikalar içerisinde hafızamdan geçirebiliyorum. Aynı zamanda tüm bunları nasıl ya da ne şekilde değişebileceği üzerine delicesine fikirler kusuyorum evrene. Haliyle tüm bu savsataları yaşayan benliğim bir yerden sonra kendisini saçma sapan kararlar arasında buluyor olabilir. İyi ki o saçma sapan kararları aldım, iyi ki o yanlış kararlarımın beni sürüklediği düşüncelere gittim. İyi ki kendimle olan kavgam hiç bitmedi ve ben büyümedim. Yoksa nasıl ben şuan ki ben olabilirdim ki.
Neler düşünmedim ki gecelerin sarhoş zehir anlarında. Bir gün insanlığı kandıran kapitalist şirketlerin yüksek kulelerine savaşlar açtım, başka bir zaman 21.yüzyıl Don Kişot’u oldum bir başka zaman ise ucuz iş gücü olarak çalıştırılan Çin’de ki emekçilerin yanında var oldum. Aradan geçen iki yüzyıla rağmen ütopyalara inanıyor olabilmem hala ahmakça geliyor. Ancak yapabileceğim hiç bir şey yok. Afrika’da, Somali’de yahut dünyanın sömürü düzeni içerisinde silahların gölgesinde ve barut kokusunda çocukluğunu kaybeden o küçük adamlara hakikatı sadece bir günlük hakikat olan ‘kendi olma fırsatını’ verememek içimi acıtan durum. Bir gülümsemenin çok şey değiştirebileceğine inanırken hem de.
Şuan baktığım dünyada ise daha çok acının yer aldığının farkındayım. Özgürlüklerin dört duvarlar arasında hapis olduğu şehirlere kendimizi sıkıştırıyoruz. Kapalı kapılar ardında sevişen aşık çiftler, mutsuz ilişkilerini devam ettiren karı-kocalar, yalanlara inandırılmış halklar ve kocaman binalar arasında içimizi gark eden yalnızlıklarımıza anlamlar yüklemeye çalışıyoruz. Devrimci olduğunu iddia eden tüm kişilikler tüzüklerin içinde büzükleri yetmez bir halde devrim zamanlarını bekliyor.
Güneş henüz parlıyorken, herkes seni sevebilir unutma. Ama gerçekten kimin umrunda olduğunu ancak fırtınalar eserken öğrenir, devrimin kaosunda tanırsın insanları. Bu yüzden bir parça ekonomiden anla, dolar kurunun halkları nasıl fakirleştirdiğini bil, dinler tarihini öğren. Öğren ki inanç yüzünden insanların nasıl barbarlaştığına şahit ol. Gizli saklı tiyatro oyunları yerine Gogol’un “Bir Delinin Hatıra Defteri’ oyunlarını tercih et. Çünkü dünya bir bataklık, karbondioksit bizi ısındırıyor, küresel iklim krizi Covid-19’dan beter ve insanlık ölüyor. Ama sen henüz vakit varken delir, sol cebinde Turgut Uyar’dan ‘Geyikli Gece’ şiirini taşı ve aklında hep “Durma Göğe Bakalım’ olsun. Üç kuş ismi öğren, sebepsiz insanlara gül, iki akşamüstü sarhoş ol ve samimiyetini kaybetme.
Öpüyorum ruhundan canım insan.