Gücü yettiğince fikir üretmek konusunda en fakir ülkeyiz diye, bizde mi fikir üretmeyelim yani? Bunca fikir üreterek buluş yapanların o parlak zekâlarının ışığının etkisinden önce, hak Mevla’dan nasip olmasının muhteşem etkisine sahip olmak için okuyarak bir fikir düşünce bir kelime bırakmanın etrafında çalışırken, bir fikir üretmenin peşindeyim. Fikrin sancısını acısını çekmeden de fikir üretilmiyor.
Yoksa fikrimin uzanan dalı kalın kime değerse değsin umurumda değil, diyenlerden olmak dileğim. O kalın fikri inceltmek yontmak için her hangi bir bıçak ya da hızar makinesi uygun olmuyor…! Anlatıcı bir dile sahip olmak derseniz o da nasip kısmet, başka türlü olmuyor Hak Mevla’nın yardımı olmadan.
Gönül dalı ince iken, etrafını saran dikenlerin etkisiyle kalınlaşarak kütük olmasından bizler sorumluyuz bunu biliyorum, her kütükte yanmaya mahkûmdur söylüyoruz, ders alan var mı onu da göremiyor hissedemiyoruz. Etkisini tepkisini beklerken, en şiddetli etkisiyle karşılaşmayı da arzu ediyorum, etkisi dediğim şöyle gönülden bir merhabayla gülümsemeyle âlemde açan güllerin çoğalması kokusuyla dolması âlemi gönülleri sarmasıdır.
Bu sarma, tıpkı üzüm(tevek) yaprağına bulguru sarmak gibi o yaprak köftesi misali yani sarma köftesi dediğimiz şekilde, sarılma sarma gibi olmalı fikir düşünce yapısı kapısı anlatılışı…
Felsefe doğru bilginin kaynağı akıldır diyor. Öyle ise bunca savaşın zulmün haksız kazancın peşinde koşanların hepsi delidir ve hapishaneye kapatılmalılardır, hatta insanlarla olan ilişkilerine kilit vurarak gün yüzüne çıkarılmamalıdırlar.
Felsefe yine ne diyor? Bak bak bakkk sen! Duyu organlarının verileri geçici ve doğruluğu kesin olmayan bilgilerdir derken neye kime göre? Felsefe aşkın hisleriyle dolu gönlün tüm insanlığı sarmasını karşılıksız sevmesini nasıl açıklayacaklar? Aşkla sevmek tüm zulmedenlere rağmen sevmek ise bunu nasıl açıklayacağız acaba? Peki, insanın canına malına kastetmek akılla doğru ise gönülle sevmek nedir var mı açıklayan?
Mehmet Aluç