Fenerbahçe Beko 2021-22 sezonunu 26 Eylül’de deplasmanda oynayacağı Darüşşafaka maçıyla açıyor. Fenerbahçe Beko’nun ilk EuroLeague maçı da 1 Ekim tarihinde Ülker Sports Arena’da Kızılyıldız karşısında.
Fenerbahçe Beko, yaz sezonunu geçtiğimiz yaz gibi hareketli geçirdi. Kadrosundan 9 oyuncu ile yollarını ayıran Fenerbahçe Beko, 7 yeni transfer yaptı ve 2 oyuncusu da kiradan geri döndü. Bunun yanında Koç Igor Kokoskov görevinden ayrılırken yerine Sasa Djordjevic geldi.
Transfer sezonuna şöyle göz atabiliriz
Kenan Sipahi, Bobby Dixon, Alex Perez => Pierria Henry, İsmet Akpınar, Ekrem Sancaklı
Lorenzo Brown => Şehmus Hazer
Edgaras Ulanovas, Jarell Eddie => Marial Shayok, Metecan Birsen
Berkay Candan, Yiğit Onan => Achille Polonara
Kyle O’Quinn => Devin Booker, İsmail Karabilen
Igor Kokoskov => Sasa Djordjevic
Kağıt üstünde bakınca geçen seneki kadronun üstüne koymuş bir Fenerbahçe olduğunu söyleyebiliriz. Taa ki, Koç değişikliğine kadar. Aslında Igor Kokoskov görevinden ayrılana kadar Fenerbahçe için en büyük sıkıntının şutör bir kısa olacağı kanaatindeydim. Fakat Igor Kokoskov sonrası Fenerbahçe’nin şu an en büyük problemi, oyun kurucu gibi. Igor Kokoskov’un topsuz hareketin önemli olan hücumları için Pierria Henry gibi oyuncular ciddi avantaj sağlarken, Djordjevic’in oyun kurucu tarafından yönlendirmeli hücumlarına nasıl geçiş yapacağımız ciddi soru işareti. Burada farklı çözümler deneyecek miyiz? Bunu göreceğiz.
Saha içi Planı
Hazırlık maçlarını çok kıstas kabul etmemek gerek derim her zaman. Ne Partizan karşısında alınan farklı galibiyet, ne de Galatasaray ve Bahçeşehir karşısında alınan farklı mağlubiyetler kıstas olmamalı. Bunun en güzel örneklerinden biri hazırlık dönemi son maçında Boston Celtics’i mağlup ettiği sezonun sonunda, Fenerbahçe, Türkiye Ligi’nde çeyrek finalde elenirken, EuroLeague’de Top 16 grup sonuncusu olmuştu.
Ama yine de hazırlık maçlarındaki bazı sekanslar oynanabilecek oyun ile ilgili bize bazı spoilerlar verebiliyor. Buradaki en önemli spoiler, henüz Sasa Djordjevic’in kadroya hakimiyetini kurmuş olmaması. Henüz, bu takımı nasıl oynatabilirim gibi bir soruya kendi kafasında cevap bulamamış olması. Burada doğru plan, oyuncu grubunun bu plana inanması ve bu planın doğru uygulanması önemli. Bir koçtaki en büyük yeteneklerden biri saha içindeki esnekliğidir. Djordjevic, esnek bir koç mudur? Bence değil. Ama farklı kadrolar özelinde bu esnemeyi yapamadığı takdirde, hem üst düzey koçluğa kendini atamaz, hem de kısa vadede Fenerbahçe özelinde, bu kadro ile başarılı olma ihtimali de çok düşük olduğunu söylememiz gerekiyor.
O nedenle, Fenerbahçe’nin önümüzdeki günlerde, maç maç, o saha içi planını ve gelişimini görmemiz gerekiyor. Takımda rollerin doğru dağıtılması gerekiyor. Yap boz, dene yanıl, bekle ve sonra transfer yap’ın Fenerbahçe’de kırılganlığı arttıracağını düşünüyorum. Bu da, yönetimin, 2 yıl önce, ne yazık ki yolunu yaptığı, Zeljko Obradovic ayrılığı sebebiyle, önce taraftarın ön yargısı kaynaklı taraftar tepkisi çeker, sonrasında takımın kendisine olan inancını kaybettiğini görürüz.
Kısacası transfere bağlayacağım ama Fenerbahçe Beko’nun çok da gecikmeden bir “oyun kurucu” transferi yapması gerekir. Mesela benim çok beğendiğim Isaia Cordinier gibi topa yön verebilen bir profil olmamalı. Net bir oyun kurucuya ihtiyaç var.
Fenerbahçe Basketbol Takımının Planı
Fenerbahçe Basketbol takımının hedefi ne olmalı? Kritik bir soru bence bu. 2013-14 sezonu öncesi Zeljko Obradovic’i getirirken Fenerbahçe basketbolda Avrupa’da şampiyonluk, ligi domine etme istiyordu. Bu iki madde Fenerbahçe için yeterliydi. Bunun için para harcamaktan çekinmeyen bir yapısı vardı Fenerbahçe’nin. Bir eli yağda, bir eli balda dedikleri böyle bir şeydi. Avrupa Basketbolunun çekim noktası haline gelme, hemen hemen her yaz ayında, istediği oyuncuyu transfer edebilme, Fenerbahçe’yi farklı konuma taşıdı. Fenerbahçe, Zeljko Obradovic – Maurizio Gherardini’den talepkar da olmadı. Çünkü, bir şekilde, Fenerbahçe kulübünde işler kötü giderken, bir şubesi taraftarını tatmin ediyordu. Bu da Fenerbahçe’nin çok daha stabil düzen kurmak yerine, çok harcayarak düzen kurma işine, yani, kolaya kaçmasına neden oldu.
Fenerbahçe hep Overpaid bir takım oldu. Oyuncularına ikamelerini karşılaştırınca daha yüksek bedeller ödeyen bir takımdı. Fenerbahçe ekonomik olarak o paraları karşılayamayan bir takım olunca da, underdog bir takım kurma hayali ile son 2 sezon geçirildi. Bugün gelinen nokta ciddi hayal kırıklığı. Fenerbahçe ne yazık ki, hala overpaid. Burada özellikle Maurizio Gherardini, bende ciddi bir hayal kırıklığı yarattı. Zeljko Obradovic sonrası daha büyük fark yaratmasını beklerken, O, “Igor Kokoskov’u takımın başına getirme” hamlesi hariç, herhangi bir GM’in de yapabileceği hamleleri yaptı.
Örneklendirelim mi?
Mesela yazın Igor ayrıldığında boştaki, en dikkat çekici isim Sasa Djordjevic’ti. Ancak eldeki takım profili acaba Djordjevic’e uyuyor muydu? Ben Maurizio’nun böyle bir hamle yapacağına ihtimal vermiyordum. Çevremde konuştuklarıma da hep bunu söyledim, olursa şaşırırım. Şapkadan tavşan çıkarabileceğini düşünen taraftaydım.
Yazın transfer hamlelerine gelelim. Benim transfer yaklaşımım şu, bir oyuncuya 1 yıl üzerinde kontrat veriyorsanız, o oyuncunun sizin rakiplerinize transferi mümkün ve bu sizi sıkıntıya sokabilir anlamına gelir. Fenerbahçe’nin yaz ayında 7 isimle 1 yıl üstü kontrat imzaladı. Ekrem ve İsmail’i anlayabiliyoruz. Altyapıdan çıkan genç isimler. Yüksek ihtimalle ligde 12 kişilik kadroyu tamamlayacaklar. Süreleri de kısıtlı olacaktır. Aldıkları ücretler de çok ekonomik olarak yıpratmayacaktır. Dyshawn Pierre ve Achille Polonara geçen sezon EuroLeague’de en çok çıkış yapan isimlerdi, serbest piyasada, bu isimler kendilerine çok rahat kontrat bulabilirler, o nedenle bu isimler de bir şekilde anlaşılabiliyor.
Dönelim diğer üç isme. Devin Booker için, Beinsports 2 yıllık sözleşme ve toplamda 2,8 milyon dolar kontrat verildiğini yazmıştı. Devin Booker’ı beğenen biriyim. Hadi fiyatı da bir yere kadar anlamakla birlikte, 2 yıllık sözleşmeyi kabul etmek mümkün değil. Mesela, Devin Booker muhteşem bir sezon geçirse, bir sezon sonra aldığı paraların çok üstüne farklı bir takımdan kontrat bulabilir mi? Basit bir soru aslında bu. Keza cevabı da basittir. Mesela Metecan Birsen ile niye İsmet’te olduğu gibi 1+1 sözleşme yerine 2+1 imzalandı. Metecan, Fenerbahçe’nin rakiplerinden Efes’e gittiği senaryoyu düşünüyorum. Zaten Efes’te oynadığı bir dönem de oldu. Final serisinde Fenerbahçe’ye karşı ortalama hemen hemen 6 dakika oynamış. Bu oyuncular, iyi oynarsa, sezon sonu yeni kontratıyla ödüllendirirsin zaten.
Son olarak Şehmus Hazer. Ben hala bir GM’in bu transfere, bu paralara nasıl onay verdiğini anlayamıyorum. Tek yanıtım var, Fenerbahçe’nin Basketbol bütçesine yansımamış olması. Başka bir yanıt yok. Şehmus gerçekten yetenekli bir oyuncu. Ülkedeki basketbolcu yokluğunda, fazlasıyla yatırım yapılabilir, 1+ süreli kontrat da yapılabilir. Hele hele bonservis de ödediysen kesin yapılır da, o bonservis verilir mi? Şehmus’un o bonservisin altında, umarım ezilmesine izin verilmez. Beklenti, umarım doğru yönetilir.
Igor Kokoskov Sorunsalı
EuroLeague Play-offları sonrasında bazı yurt dışındaki web sitelerinde Igor Kokoskov ile ilgili CSKA karşısındaki üçüncü maçta takımın başında olmamasından dolayı Fenerbahçe Beko yöneticilerinin rahatsız olduğu haberlerini görmüştük. Yaz ayı başlangıcında da Fenerbahçe ile Igor Kokoskov’un yollarının ayrılacağı, çokca yazıldı. Resmi olarak da, görevinin başında denmedi. Satır aralarında kadroyu koçumuzla birlikte yapıyoruz dendi. Net bir tabir, net bir yaklaşım görmedik. Günün sonunda ayrılış sürecinden de anladığımız, Fenerbahçe basketbolunu yönetenler de Igor Kokoskov’un gitmesini istiyordu. Ama tek ve ciddi bir sorun var. Avrupa’da tüm köşeler tutulmuş, transfer Fenerbahçe için tamamlandıktan sonra gitti Igor Kokoskov.
Süreçten anladığımız, Haziran ayında Igor Kokoskov çıkıp Fenerbahçe yönetimine, teşekkürler ben ayrılıyorum dese, sanırım sevinç göz yaşları içinde Igor Kokoskov’a sarılırdı Fenerbahçe’yi yönetenler. Ne ekersen, onu biçersin hayatta. Ne sezon sonu güvenmediğin koçu gönderebildin, ne de takım kurdurduğun koçun gitmesine engel oldun. Benim bu süreçten anladığım bu. Zamanında yapamadığın hamle, eğer bu sezon işler kötü giderse, Igor Kokoskov’a değil sana yazacak.
Bir de şöyle bir parantez de açalım. Fenerbahçe bu gidişten Sertaç Komsuoğlu’nun Yüksek Divan Kurulu’ndaki açıklamasına göre bir kuruş bonservis almadı. Sen, seni sezon başında bırakıp gitmek isteyen birine dur demekten aciz misin? 9-18 mesai yaptırtırsın, takımın başında sahaya çıkarmazsın sezon boyunca o maaşını ödersin ama onun Fenerbahçe’ye ekonomik fayda sağlamadan gitmesine izin vermezsin. Kusura bakmayın da, bu zarar Igor Kokoskov’a yazmaz. Bayağı sana yazar.
Son not Igor Kokoskov’a. Igor Kokoskov, Fenerbahçe’deki tek yılında, kendisinin Fenerbahçe ve Fenerbahçe gibi, duygu yoğunluğu yüksek takımlarda yapamayacağını gösterdi. İnsanlar gelişir elbette. Ama bugün için gerçek olan Igor Kokoskov’un Fenerbahçe için doğru isim olmadığı.
Erdem Hoca için küçük bir parantez
Erdem Hoca ile Fenerbahçe’nin yolları elbet bir gün kesişecektir. Ama bugün, Fenerbahçe’deki head coach koltuğunun onun için doğru hamle olmadığı tarafındayım. Bunu da iki temel sebebe dayandırabiliriz. Birincisi Fenerbahçe basketbol ortamının güvensizliğin iyice aşılanmasından dolayı, zeminin kaygan olması. Bu işler iyi gitmediği noktada, “Bizim evladımız” mottosuyla, Erdem Hoca için işleri zorlaştıracak ve onun kurmak isteyeceği düzenin çok hızlı yıpranmasına yol açacaktı. İkinci kısım da oyuncu profilleri. Özellikle, takımda sorumluluk alan iki ismin, Jan Vesely ve Nando De Colo’nun Igor Kokoskov gibi, oyuncu özgür profildeki performansını da gördükten sonra, saha içerisinde daha müdahale eden değil, daha özgür bir koçun başarılı olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünen taraftayım. Sasa Djordjevic böyle mi? Hayır 🙂
Erdem Hoca için Utah, çok ciddi bir tecrübe olacak. Son 10 yılda üç farklı ortam içinde olacak. Zeljko, Igor ve NBA. Ben, Erdem Hoca’nın uzun yıllar orada kalacağını düşünmüyorum. Erdem Hoca’nın yarışmacı kalarak kendini kısa zamanda, Fenerbahçe olur veya olmaz, farklı bir Türk veya Avrupa Kulübünde Head Coach olarak göreceğimizi düşünen taraftayım. Belki onun için bu yazın başında bu hamle olmalıydı.
Buradan yine Fenerbahçe’yi yönetenlere bağlayalım. Fenerbahçe yazın iki tane head coach kaybetti belki de. Birincisi Igor Kokoskov, ikincisi Erdem Hoca. Sasa Djordjevic ve kadrosuna dahil ettiği yardımcısı Fenerbahçe özelinde ne kadar yeterli olacaklar. Fenerbahçe, acaba kadrosuna, tecrübeli bir teknik adam daha katmalı mıydı? NBA’de son dönemde yardımcı koçlar bu kadar ön plana çıkmışken, Fenerbahçe’nin boş geçmesi, Fenerbahçe’nin bana, yönetilmediği, idare edildiği düşüncesini çağrıştırıyor.
Bahanesi bol olan yerde başarı olmaz
Fenerbahçe basketbol takımına bakıyorum. Herkes bir bahane sürebilir öne.
Tepeden başlayalım. Ali Koç, biz bu kadar zor durumdayken, buraya kaynak ayırıyoruz diyebilir. Derken arada 2-3 tane oyuncuyu taraftarın önüne atar ama bu Fenerbahçe’de son dönemde fazlasıyla gördüğümüz, normalleşme yolunda ilerleyen, benim fazlasıyla rahatsız olduğum bir sahne.
Fenerbahçe Basketbolunu yöneten, Sertaç Komsuoğlu ve Maurizio Gherardini. Biz Igor Kokoskov ne dediyse yaptık. Sasa Djordjevic geldi, onun da istediğini aldık(Fenerbahçe er ya da geç, yüksek ihtimalle geç olacak şekilde, kesin bir guard transferi yapacak) ama O başaramadı.
Sasa Djordjevic’in de bahanesi var. Bu takımı ben kurmadım. Bu takım zaten yanlış kurulmuş diyebilecek.
Oyuncuların bahanesi var. Farklı tarz koçlarla, farklı tarz oyunlar oynuyoruz. İnşa etmek yerine, yıkıp yeniden yapıyoruz diyebilirler.
Bahane duymadığımız, daha çok emek anlattığımız bir sezon olur umarım.