– İşsizlik…
– Enflasyon…
– Eğitim…
– Terör…
– Gelir dağılımındaki eşitsizlik…
– Rüşvet ve yolsuzluk…
– Demokrasi/fikir özgürlüğü…
– Sağlık/sosyal güvenlik…
– Çevre sorunları…
– Uluslararası ilişkiler…
– Asayiş/güvenlik…
– Laiklik ve Demokrasi…
– Cinsiyet ayrımı…
Şimdi, bunlar ne diyebilirsiniz?
Veya neden bunları sıraladın da diyebilirsiniz.
Çokça, yazılarımda ifade etmişimdir…
Türkiye’de gündem çarçabuk değişmekte. Bir konu, sorun irdelenmeden, mahiyeti incelenmeden, şıpından bir başka meseleye geçiveriyoruz.
İZMİR’DE, yine büyük bir acıyı deneyimledik…
Depremin nelere neden olduğunu, bunun bir doğal afet mi olduğunu yoksa insan zafiyetinin bir sonucu mu tekerrür ettiğini enine boyuna tartışamadan…
Çok daha farklı alanlara geçiyoruz.
Günlerdir bakıyorum da…
Tüm meselemiz, ABD’de gerçekleştirilen BAŞKANLIK seçimleri olmuş durumda…
Az önce yukarıda sıraladığım konu başlıkları, vatandaşlarımızın, anketlerde ülkemizin “en önemli sorunları” nedir, sorusuna verdikleri cevaplardan alıntılanmıştır.
Deprem gibi bir acıyı tecrübe ediyoruz. Nedenleri üzerine uzun boylu tartışmalar düzenleniyor. Ama, nedense ülkemizde “insan canının” kıymet-i harbiyesinin pek olmadığının, varsa yoksa liberal kapitalist ekonomik düzeninin yüksek emellerinin kotarılmasının acı şahitliğine gark oluyoruz.
DEPREM VERGİLERİ nereye/nerelere harcanmışmış? Kamuoyunda şimdilerde bu soru soruluyor! Bu saatten sonra, bu sorunun pek anlamı yok. Yitip giden canlarımız, ülkemizin her biri nadide insanlarımızı kaybettikten sonra, deprem için tahsis edilen ödenek nereye gitti demenin, ne anlamı var?
Bunu, sadece toplumun önde gelenleri mi “sorgulamalı?” Vatandaş, vatandaş olmanın verdiği bilinçle hareket edebilse, ve devletine ödediği vergilerin nerelere harcandığını bir sorgulayabilse!
Türkiye’nin sorunu, ne ile iştigal oluyorsa, bunu “üstün körü” bir biçimde halletmeye çabalaması…
Yine…
Son günlerde dediğim gibi, en önemli meselemiz, Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanının kim olacağı?
Evet, tamam, dış politika bağlamında, bölgemizde veya okyanus ötesi yerlerde cereyan eden siyasal gelişmeler bizlerin dikkati içinde olmalıdır. Zaten, uluslararası ilişkiler sistemi içinde, devletlerin, diğer devletlerin-ulus devletlerin- iç işlerine karışmadan ve müdahale etmeden, cereyan eden politik atmosferi anlama bağlamında “agâh” olması gerekir.
Ama, tüm meselemiz de ABD’nin seçimleri olmamalıdır.
AMERİKA’DA kim başkan seçilirse seçilsin, sanki dünyanın selametine mi olacak?
Trump veya Biden; sanki dünyanın çok daha iyi bir gezegen olması için mi çalışacaklar?
Kim başkan olursa olsun, vahşi kapitalist ekonomik düzenin devamı bağlamında neoliberal politikaları, küresel oligarkların emelleri doğrultusunda işleteceklerdir.
TÜRKİYE’DE dediğim gibi…
Sorunları çözmeden, bir başkasına dalıveriyoruz.
KORONAVİRÜS, tüm yakıcılığı ve yıkıcılığıyla, gezegenimizi tarumar etmeye devam ediyor.
Öte yandan…
Alınan önlemler, yeterince koruma sağlamıyor.
Gevşetilen önlemlerden ötürü, vatandaşlarımız hem kendi sağlıklarını hem de halk sağlığını hiçe saymaktalar.
Bir başka husus da…
Siyasetimiz…
Evet, siyasetimiz, nedense, dağ gibi olan sosyal ve ekonomik problemlerimizi çözmek için çalıştırılmıyor!
Bakıyorum…
Yine, iktidar cenahından CHP’ne yönelik ithamlar yönetilmekte.
ATATÜRK VE İNÖNÜ dönemi sorgulanmakta…
18 yıldır bitmedi bir türlü hesaplaşma!
LAİKLİK…
CUMHURİYET REJİMİ…
ATATÜRK VE İNÖNÜ…
Her nedense, bir yolu bulunarak, kamuoyunun dikkatine sunuluyor.
Yahu işimiz gücümüz yok mu bizim?
Hangi bir ülke, bu raddede kurucu liderlerini tartışmaya açar, sürekli lekelemeye çabalar?
Dikkat ediyor musunuz?
Hep aynı “fasit daire” içinde debelenip duruyoruz…
Önümüzde…
Zorlu bir süreç var:
Gelecek ve muğlaklık!
Hadi hayırlısı…