Günün insandan nispeten arınmış saatlerinde kendini biraz deniz havası almak adına dışarı atmıştı. Zaten karmakarışık olan hayatında; şehrin kalabalığı, gürültüsü ve her yerden çıkıp başını döndüren arabalar onu deli ediyordu. Denizin tuzlu kokusu burnuna çarptıkça rahatlıyor, biraz olsun günün yorgunluğunu ve stresini atmak adına bu rüzgarlı ve gri bulutların olduğu kasvetli havada evden çıkmadan önce kendine demlediği kahvesini yudumlayarak iyi hissetmeye çalışıyordu. Dalgaların bu rüzgarlı havada uçuşma sesi ve arkasından geçen pamuk şekercinin etrafında toplanmış cocukların birbirleriyle şakalaşıp gülüşme sesleri birbirine karışırken o da önünde yavaş yavaş giden vapurları izliyordu. Bir süre bütün bu seslerin içinde kaybolmuşken aklına evden çıkmadan önce çantasına sıkıştırdığı kitabı geldi ve hemen sayfayı kıvırdığı yerden okumaya başladı ki tam o anda yağmurun tek tek ve yavaş yavaş düşen damlaları kitabının sayfalarını ıslatmaya başlamıştı. Bir süre sonra yağmur şiddetini artırınca yolda gelirken gördüğü turuncu panjurlu kafeye gitmeye ve okumaya başladığı kitaba orda devam etmeye karar verdi. Kafenin kapısını araladığında içerisinin çok kalabalık olduğunu gördü ve belki arka taraflarda yer vardır umuduyla sırılsıklam olmuş pantolon paçaları ve botlarıyla içeriye girdi. O sırada yer bulamadığını anlamış olmalı ki yaşlı bir teyzenin ona doğru el sallayarak masasına oturmasını işaret ettiğini fark etti. Yeni insanlarla tanışmak onun için her zaman bir sorun olmuş olsa da o sırada pencereden gördüğü fırtınalı hava ona başka çaresinin olmadığını işaret ediyordu. Biraz çekinerek biraz da minnettar görünen bir yüz ifadesiyle minik köpeğiyle birlikte oturup kış çayını yudumlayan yaşlı teyzenin masına doğru yaklaştı. “İstersen buraya oturtabilirsin. Biz de Köpük ile sıkılmamış oluruz.” dedi kadın. “Çok teşekkür ederim.” Diye cevap verdikten sonra sandalyeyi çekip nazikçe oturdu. Kadın, köpeğini göstererek “Köpük, benim beş yıllık hayat arkadaşım. Onu sahiplendiğimde daha yeni doğmuş bir bebekti. Ben de hayatının sonlarına yaklaşan ihtiyar bir kadın. O bana umut, hayat oldu. Ben de ona yuva.” dedi yüzünde beliren kocaman gülümsemeyle. Kadının onunla, sanki yıllardır tanışıyormuş gibi samimi bir şekilde muhabbet etmesine hayret edip aynı zamanda hayat enerjisine, konuşkanlığına ve solmamış çocuksu ruhuna imrenirken “Ne kadar güzel.” diyebildi sadece. Kadın yüzündeki şaşkın ifadeyi farketmiş olacak ki “Sen neler yaparsın?” Dedi. İçinden “Ben… ben neler yaparım… Ben de bilmiyorum ki neler yaparım, birkaç cümlede veya dışarıdaki yağmur dinene kadar anlatabileceğim bir şey miydi yaptıklarım? Düşününce hiçbir şey yapmıyorum ama anlamlandıramadığım karmaşık bir hayatın içinde de savruluyorum aynı zamanda.” Diye geçirdi. Beş on dakika önce tanıştığı birinin onu böyle düşüncelere kaptırması hayret vericiydi ama bu durumdan mutlu da olmuştu. O sırada cevap bekleyen kadına “Öğrenciyim, biraz hava almak için dışarı çıkmıştım, yağmur bastırınca da buraya girdim. Tekrar teşekkür ederim beni çağırdığınız için. Gerçekten enerjinize hayran olmamak mümkün değil.” diyebildi. Kadın ufak bir tebessüm etti, mutlu olmuştu bu sözlerinden. “Rica ederim, Köpük hayatıma girmeden önce bendeki bu enerjinin hiçbiri yoktu. Bana iyi bakıyor ben de ona.” dedi gülümseyerek. O sırada pencereden gelen güneş ışığının kafenin içine tatlı tatlı süzüldüğünü farkettiğinde yağmurun da dinmiş olduğunu gördü. Kadına dönerek, “Sizinle sohbet etmek çok keyifliydi. Yağmur da dinmiş. Ben artık kalkayım” dedi. “Tabii..” dedi gülümseyerek. “… tanıştığıma memnun oldum.” Diye de ekledi kadın.
Karışmış kafasındaki birbirinin üstüne binen düşüncelerle kendini dışarıya attı. Biraz önceki fırtına yerini bulutlu ama güneşli bir havaya bırakmıştı. Kulaklığında sakin bir müzik, yavaş yavaş yürümeye başladı. Bu sırada kafasındaki düşünceler birikmeye devam ediyordu. Bazen, gökten bahtsızlık inerken, en kötü ve kaybolmuş hissettiğimiz zamanlarımızda kucağımıza düşen mutlu tesadüflerin ne kadar önemli ve ihtiyacımız olan şeyler olduğunu farketmişti. Bugün konuştuğu kadın da sanki ona gökten düşmüş mutlu bir tesadüftü, enerjisi onu çok etkilemişti. Nispeten durağan hayatına giren bir köpek, onu ne kadar da mutlu bir insana çevirmişti. İçtiği çaydan, insanlarla muhabbet etmekten, yağmurdan ve sanki diğer her şeyden ayrı bir mutluluk ayrı bir zevk alıyordu kadın. “Fakat ben, hayatı kendime, olmadığı kadar zorlaştırıyorum belki de” diye düşündü. Kafasını kaldırdığında gördüğü bulutlar, yolda karşılaştığı bir kedi, karşısına çıkan herhangi bir şey onu mutlu edebilirdi. Önceden yapılmış planlara ya da kafasında kurduğu belli bir yola göre ilerlemekten ziyade gözlerini açıp yeni yollara şans vermesi, kendini kapalı tuttuğu kutunun içinden çıkarması gerektiğini hissetmişti bugün.
Yüzünedeki tebessüm, kulağındaki kulaklık ve burnundaki denizin tuzlu kokusuyla evine doğru yürüdü.