Günümüzde zenginliğin çoğunlukla aileden geldiğinin farkındayız. Şu anda yaşayan yetişkin kuşakta, zengin olmak ve birikim yapmak için gereken risk alma eğilimi ne yazık ki mevcut değil. Ama bir önceki kuşakta bunun kuvvetle var olduğunu görmek de mümkün. Özellikle ülkemizdeki gibi bir ekonomik düzenin var olduğu, zenginlerin çok zengin fakirlerin ise çok fakir olduğu bir düzende insanların yüksek kazanç elde edip bu uçurumu aşarak zengin birer birey olması için belirli riskler alması gerekiyor. Aslında hedeflediğiniz her şeyi ulaşmak için risk almak ve bazı şeylerden vazgeçmek mecburiyetindesiniz. Hayatınızın her alanında bir kural işler. Ama özellikle para ile oynuyorsanız çoğu zaman kaybetmenin kazanmaktan daha büyük bir ihtimal olduğunu bilerek hareket etmelisiniz. Risk almak ve elinizdekinin kaybetmeyi göze almak sizin için çocuk oyuncağı olmalı.
Bu yazıda fakir insanların risk almamak adına sergiledikleri davranışları ve bu davranışların onların fakir kalmasını nasıl neden olduklarını konuşacağız.
Öğrenilmiş Çaresizlik
İnsan psikolojisi gereği içinde bulunduğu bazı kötü durumlardan bazen zevk alabilir. Özellikle de gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde medyanın da desteğiyle fakirlik ve çaresizlik güzellemesinin bu kadar çok yapılması adeta bu acizlik halinin hoş ve çekici bir yanı olduğu izlenimi yaratmaktadır. Fakir olmak, maddi yetersizlikler içinde bir hayat sürmek her an karşınıza sizi bu bataktan çıkaracak birini çıkması için bir fırsattır. Gerçekten öyle midir? Dizilerde ve filmlerde gördüğümüz ve biz de sıkça inandırdıkları saçmalıklardan yalnızca biridir bu. Ve insanlar bu saçmalıklar üzerinden fanteziler kurarak her an bir kahramanın geleceğine ve onları kurtaracağını inanırlar. Bu kahraman genç ve evlilik çağında bir kadın için zengin bir koca yetişkin insanlar için çocukların evlendireceklerdi zengin birer talip veya “haydi gel iş kuralım” diyecek zengin birer ortaktır. Fakir insanlar herhangi bir özellikleri sebebiyle keşfedilmeyi beklerler. Kendileri risk almaz, kendilerini çukurdan çıkarmaya çalışmak yerine kuvvetli bir elin onların elini kavranmasını ve onları suyun yüzüne çekip çıkarmasını bekler. İşte bu fakir insanların yüzde sekseninde rastladığımız öğrenilmiş çaresizliktir.
Vizyon Eksikliği
Elbette bu başlığın altında yazdığım şeyler, eline geçen üç beş kuruşla çocuklarının karnını doyurmaya çalışan insanları kapsamıyor. Elinden gelen her şeyi yapıp yine de sistemin adaletsizliğin yüzünden geçinecek kadar para kazanamayan insanlardan da bahsetmiyorum. Bu insanlar benim gözümde tüm zengin insanlardan daha vizyon sahibi ve azimlidir. Onlar için söylenebilecek tek söz şudur: İyi ki varsınız!
Benim bahsettiğim vizyon eksikliği ise daha fazla kazanabilecek, kendini geliştirebilecek koşullara sahipken “aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz” diyerek eline geçsen azıcık bir parayla hayatını sürdürmeye çalışan insanların vizyon eksikliğidir. Gündeme yine risk alma meselesi gelir. Bu insanlar elindeki üç beş kuruşu da kaybetmek korkusuyla imkanları varken daha fazlasını kazanmayı reddederler. Etrafımızda böyle insanlara sıkça rastlarsınız. Bu insanlar yatırım yapmayı, işlerini büyütmeyi kabul etmeyen insanlardır. Bu insanlar, burs almalarına rağmen yurt dışına gitmeyen “nasıl olsa bu ülkede çalışacağım” diye fırsatları ellerinin tersiyle iten öğrencilerdir. Bu insanlar “memleketimizde bir dikili taşımız olsun” söylemiyle asla yaşamayacakları bir köyden ev almak için büyük şehirde yirmi yıl sırtında taş taşıyan insanlardır. Böyle anlattığımız zaman size de ne kadar tanıdık geldi değil mi? Çünkü bu insanlar aramızdalar. Hatta ailemizdeler… Bu insanların ortak ve en büyük sorunu fırsatları nasıl değerlendireceklerini ve yeteneklerini nasıl kullanacaklarını bilmemeleri. İşte bu sebeple fakir kalıyorlar. Bu sebeple asla bu uçurumu aşamıyorlar…