Vatan millete hayırlı evlat‘lardık esasında. Her başarının yolu zorluklardan geçer dedikleri için inandık. Güzel bir lise kazanmak için çabaladık. Dershaneye gitmek herkesin harcı değildi, biz Beyazıt’tan az çözülmüş ikinci el test kitaplarıyla çalıştık. Liseye kapak attık bir şekilde . Sonra üniversite dediler; hepsinden önemli. Tamam son kez dişimizi sıkalım bu sefer son, diye diye kendi limitlerimizi zorladık.
Neticede iyi şeyler de yaptık, hukuk kazandık devlet üniversitesinde. Tası tarağı topladık başka memlekete gittik. Tam sevinecekken bir de baktık ki, arka sıraların şımarık kızları özel üniversitelerin gözde öğrencileri olmuşlar, adı herkesçe bilinen meşhur semtlerde. Olsun biz bileğimizin hakkıyla geldik diye avuttuk kendimizi, öyleydi de. Kıymetliydi emek, kıymeti bilinmese de. Parasız kaldık, ama öyle alışmıştık ki paranın yokluğuna adına artık otostop, okul yemekhanesi, öğrenci indirimi deyip geçiyorduk. Bizim otobüse binemediğimiz günlerde, arabasıyla gezen akranlarımıza iç geçirdik., ama pes etmedik. Aksine hırslandırdı bu bizi.
Her başarının yolu zorluklardan geçerdi çünkü. Daha da çok çabaladık, daha çok yorulduk. Derken mezun olduk ‘işte’ dedik ‘işte şansın döndüğü yerdeyiz , hey gidi hayat hadi bakalım şimdi görelim seni’. Birde baktık ki tırnaklarımızla kazıyarak geldiğimiz yerde, tırnaksızlardan bir ordu ve söylenen sözlerin yalnızca bir kısmı doğru, evet zorluk var hemde fazlasıyla. Devamıysa muamma. Şimdi; ödenmesi gereken kyk borçları, iş bulma kaygısı, geçinme derdi ve en önemlisi tutunma çabası… Her şeyimiz vardı aslında, malzemeler tamdı.
Azim, gayret, başarı, inanç ve umut. Bilmediğimiz bir şey vardı sadece, para yokken var olan değil, varken çoğalan bir nesneydi. Umutlarımız satılıktı artık, ama para etmiyordu işte. Vatana millete hayırlı evlat olursun inşallah’ dualarındaki baş karakterdik hep, ama beceremedik.