Ey İnsanlar Toplum Olarak Nereye Gidiyoruz

Ey İnsanlar Toplum Olarak Nereye Gidiyoruz

Haber Tahir Kavri

İnsanlar kendi hayatlarını düzene koymaya çalışırlarken, kendine göre bazı kurallar koyarlar. Bu kurallar konurken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, karşı taraftaki ya da etrafımızdaki başka insanların kurallarına da uymak gerektiğini bilmeleri gerekir. Dünya´da sadece biz yaşamıyoruz. Bizim dışımızda da canlılar yaşamaktadır. Ortada rahat ve huzur ortamının oluşması isteniyorsa, bu belirli kurallardan geçer. İnsanların son dönemlerde pek bu kurallara uyduğu söylenemez. Ben varsam, benim dışımdakilerden bana ne, mantığı el an kullanılmaktadır. Yaşadıkları her ortamda benim dışımdakiler bana uymak mecburiyetindedir, mantığı geçerliliğini korumaktadır. Çevreye saygı, insana saygı, topluma saygı, kuralları sanki geçerliliğini yitirmiş gibidir. Sorumsuzluk, vurdumduymazlık almış başını gidiyor. İnsanlara değer vermiyoruz. Onları ciddiye  almıyoruz…

Neden böyle sorumuzun cevabı gayet basit, Bencillik, egoizm, menfaatçilik, ben yoksam, benim dışımdaki olaylardan bana ne? Mantığı gelişmiş durumdadır. Bu nedenle sorumluluk, duyarlılık kavramları içeriği boş, bir anlam ifade etmeyen kavramlar olmuşlardır. Toplum olmanın, bir arada yaşamanın kuralları unutulmuştur. Böyle duyarsızlıklar olamaz. İnsanın böyle olmaması lazımdır. İnsan olmanın gereğine ters davranışlardır. Çevremizdeki bir, çok olayda bunu görmekteyiz. Yardıma muhtaç bir insanı görmemek, çevreyi her türlü anlamda rahatsız edecek davranışları büyük bir zevkle yapmak, hatta ondan mutluluk duymak, aslında görmemiz gereken olaylara gözlerimizi kapamak, başta gelen davranışlarımız oldu. Bizim dışımızdaki canlıların da bir can taşıdığını unutur, olduk. Onlara bırakın yardım etmeyi, onların canına kast eder, olduk. Biz böyle bir medeniyetin çocukları değiliz. Biz evlerine kuş yuvaları yapan, her canlıyı koruma altına alan, bir medeniyetin çocuklarıyız. İnsanlar arasında; Yalan su gibi, iftira almış gidiyor, çekememezlik, haset, sahtekarlık, ahlaksızlık, büyüğe saygı, küçüğe sevgi, siyasi çekememezlik, v.s. Olumsuzluğu ifade eden ne kadar kavram varsa gelsin beri, o kavramları baş tacı etmişiz. İyiliği anlatan ne kadar kavram varsa; kapı dışarı, yanımıza bile almamışız. Evet, işte böyle, ancak, biz böyle olamayız. Ne inanç sistemimiz, ne geleneklerimiz, ne de medeniyet kültürümüz, bunları kabul edemez. TOPLUMA ÖNDER OLMASI GEREKEN İNSANLAR,  Yalan üretmede sınır tanımıyorlar. Toplumu aldatmayı kazanç sanıyorlar…

Bizi bu hale kimler, neler getirdi. Ne oldu bize? Çalmak, çırpmak haksız kazanç ve ilkesizlik ana karakterimiz oldu? Böyle bir Müslüman Türk Toplumu olması gerçeğini, bile kabul etmek, insana zor geliyor. Ancak, tüm çevremizi Batı Kültürünün ve onun felsefesinin teslim aldığını görünce, bu duruma fazla şaşırmamamız gerekir.

Bizim bunu kabul etmememiz lazım. Biz böyle olamayız. Ne Dini inançlarımız buna müsaade eder, ne de Milli gelenek ve göreneklerimiz, ahlakımız. Ey MİLLET! Hala bizi esir alan Batı kültürünün takipçisi olmaya devam mı edeceğiz? Bizi ne hale getirdiğinin farkında mıyız? Yalnızlığımızın, mutsuzluğumuzun, aile içi huzursuzluğumuzun sakın nedeni,  Batı  Kültürünün  baskısı olmasın. Kaş yapayım derken göz mü çıkarıyoruz? Gelecek nesillerimizin iyi bir okul kazanması için harcadığımız para ve zamanın acaba kaçta kaçını iyi bir adam, dürüst bir insan olması için harcıyoruz? Ne kadar kafa yoruyoruz. Sınavdan aldığı başarısız notun bizi rahatsız ettiği kadar, çevrede yapmış olduğu kötü ve yanlış davranışlar ne kadar bizi rahatsız ediyor. Keşke şu dershaneler gerçeğine harcadığımız enerjiyi, parayı, çocuklarımızın iyi ve güzel davranışlar kazanması için, onların daha iyi insan olması için harcasa idik. Bu kadar çıkarcı, sadece yararını düşünen insan olmaktan, kurtarırdık. Çocuklarımızı ellerimizle sadece kendi yararlarını düşünen, kendi yararlarından başka, bir şey düşünmeyen, Hatta kendi dışındaki Dünyadan haberi olmayan insanlar olarak yetişmesine sebep olmazdık. Onlar öyle olsun, diye bir de özel derslere gönderdik. Yazları ücretsiz olarak verilen, dini değerlerin anlatıldığı kurslara göndermek nedense işimize gelmedi. Varsa, yoksa  Dünya ve Dünyadaki geleceğin, diye çocuklarımızı yarış atına çevirdik. Dünya sonrası ebedi Aleme ait bilgilerden kimi zaman tamamen habersiz, kimi zaman da azıcık bilgiler  alması, ile yetindi. Yalan Dünya da herhangi bir makam için senelerce koşturduğumuz çocuğumuza, Kendi inanç sisteminden, kendi değer yargılarından, bir şeyler öğrensin diye düşünmedik. Dershanelerde, amaçları sadece para kazanmak olanların eline teslim ettik. Onlar da kendi kafa yapılarına göre çocukları yönlendirdiler. Hiç, insanlık adına değerler kazandırma çabasına girmediler.

Evet, Ey İnsanlar farkında mısınız nereye gidiyoruz… Bir an önce insanlığımıza, ahlaklılığımıza, dürüstlüğümüze, insan muhabbetimize, dostluklarımıza, mutlu komşuluk ilişkilerimize ve sılayı rahim´imize geri dönmek mecburiyetindeyiz. Çocuklarımızı Dünya da bir makam kazansın diye, okullara, dershanelere elinden tutup koşturacağımıza, birazda onları adam gibi, adam olarak yetiştirmenin çabasına düşelim. Allah bu konuda gözümüzü açsın ve yardımcımız olsun…

Bu durumlardan anne ve  baba olarak  sorumlu olduğumuzu lütfen unutmayalım. Ahlakın olmadığı toplumların hangi hale düştüğünü  gözlemlemekteyiz. Asıl soru sudur. Acaba bu toplumun bu hale gelmesinde bizi sorumluluğumuz ne kadardır? Eğer bu soruya doğru cevaplar bulur isek, sıkıntı kendiliğinden ortadan kalkar…

Haber Tahir Kavri
Gazete Yazar
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Koronavirüs doğuşu
Sonraki
Yaz planları yaparken…

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.