eskimek ve eskitememek.

Çok eskide kalmış, ama hala eskiyememiş bir duyguyu özlüyorum. Nasıl anlatacağımı, elimi kolumu nereye koyacağımı, gözlerimden akan yaşları nasıl durduracağımı, kalbimdeki o acıyı nasıl betimleyeceğimi bilmeden eskide kalmış ama hala eskiyememiş o duyguyu özlüyorum. Ahlaksızca, arzuyla, şehvetle özlüyorum. Beni ben yapan, beni bu yaşa getiren, beni bu denli duygusal ve bir o kadar depresif ve aynı zamanda güçlü yapan o duyguyu. Yıllardır benliğimi aramama sebep olan o duyguyu. Gözlerimi kapattığımda, çaresiz hissettiğimde, rakının ikinci dublesinin sonlarına doğru aklıma gelen eski ama eskiyememiş o duyguyu özlüyorum. Nasıl hala ilk gün ki gibi kazınmış aklıma, kalbime diye soruyorum kendi kendime. Nasıl bu denli ben olmuş bir duyguyken nasıl bu denli ihanet içinde kalabilmiş bu duygu. Öylesine saf öylesine temiz bir duygu şimdilerde nasıl gözyaşları arasında karanlığa gömülmüş diye soruyorum kendi kendime. Masum olan o çocukluğum nasıl tertemiz bir duyguyu ahlaksızca yüzlerce kez intihara sürükleyebilmiş. Ve o intiharlardan nasıl sağ çıkıp bugünlere kadar benimle gelmiş. Her intihar sonrası sanki daha çok bağlanmış bana. Daha çok ben olmuş daha çok birikmiş içimde. Acısı tek tek işlemiş tüm damarlarıma. Parmağım mı kanamış, o eskimiş ama eskiyememiş duygu kanamış. Yalnız mı kalmışım, o eskimiş ama eskiyememiş duygu korkmuş. Ağlamışım. Çok ağlamışım. Ama ağlayan ben değil o duyguymuş. Eskiyememiş, eskitememişim. Ziyan etmiş, ayıp etmiş, ihanet etmişim ama eskitememişim. O duyguya benzer her duyguya sarılmışım. O duyguya sarılamadığımdan daha çok, daha içten. Avutmuşum kendimi. İnandırmışım. Avuttuğumu fark ettiğimde kapatmışım gözlerimi, kitlemişim ağzımı. Yutkunmaya çalışmış, yutkunamamış o yumru parçası ile devam etmeye çalışmışım yoluma. Yokmuş gibi yapmışım. Unutmuşum gibi.. Ne çok gibiler sığdırmışım o duyguya.  Hep yarım kalmışımda itiraf edememişim kendi kendime. Çok denemişim unutmak için. Denemişim başarısız olmuşum, yine denemişim ve yine. Her denemede daha da ihanet etmişim. Benim her umudum bir ihanetim olmuş. Ayağa kalkmak için çabalarken, yaşadığımı hissetmek isterken ben, ben olmaktan çıkmışım. Acımasız olmuşum. Ahlaksız, kötü kalpli..

Oysa öyle değildim. Eskimiş ama eskiyememiş o duygum hayatımdayken ben böyle değildim..

Nasıldım? …

Hatırlayamıyorum. Nasıl olduğumu hatırlayamayacak kadar eskimiş. Ama eskitememiş..

O ince fark arasında kaybolmamaya çalışarak yürüyorum. Bazen itiraf etmekte zorlanıyorum. Belki bu yazdıklarımı hiçbir zaman sesli bir şekilde haykıramayacağım. Belki hep bu duyguya bir özlem duyarak yaşayacağım.. Belki de bir gün eskimiş ama eskitemediğim o duygunun acısına dayanamayacağım ve tükeneceğim. Tükendiğim gün.. O gün… Bedenimde bir cümle okunacak. Acısı baş harfinde ihaneti umutlarında saklıydı diye.. İşte o gün o duygu eski değil eskitilmiş olacak..

griyazılar
çok gülerim, çok ağlarım. bazen hayat dolu, bazen ise çok depresifim. kalemim sırdaşım, defterim çığlıklarım olur.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İstediğiniz başlığı verin – ben düşünemeyecek kadar yorgunum da-

İstediğiniz başlığı verin – ben düşünemeyecek kadar yorgunum da-

Sonraki
Analitik Zeka vs. Pratik Zeka: Hangisi Daha Önemli?
Analitik Zeka

Analitik Zeka vs. Pratik Zeka: Hangisi Daha Önemli?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.