Geleneksel bakış açıları, medyanın dayatmaları ve bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu tek bir gerçek var ki, o da kadın ve erkeğin arkadaş olmasının oldukça zor olduğudur. Peki, bir erkek ve bir kadının arkadaş olabilmesi neden bu kadar zor? Bu sorunun cevabını araştırmakta fayda var.
Erkek ve kadının arkadaş olamayacağı mesajını küçük yaştan itibaren almaya başlıyor ve bu algıyla büyüyoruz.
Çocuklar, genellikle toplumun belirlediği cinsiyet rollerine göre yetiştiriliyor. Kadın ve erkeğin farklı olduğu gerçeği küçük yaştan itibaren çocuklara öğretiliyor. Kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle oyun oynamaya yönlendiriliyor. Büyüdükçe kız çocuğuna yapılan baskılar da artmaya başlıyor: “Aman kızım erkeklere güven olmaz, erkekten arkadaş olmaz.” Aynı şekilde erkek çocukları da seksist bir yaklaşımla büyütülüyor. Dolayısıyla, tüm bu yönlendirmelerle büyüyen çocuğun karşı cinsi arkadaş olarak görmesi zorlaşıyor.
Yetişkinlikte de durum değişmiyor ve geleneğin getirdiği cinsiyetçi kalıplara uyarak yaşamaya devam ediliyor.
Kadın ve erkeğin aynı sosyal ortamlarda bulunması oldukça yakın bir dönemde ortaya çıktı. 1800’lü yılların öncesinde erkeğin işe gittiği; kadının ise evde zaman geçirdiği bir dönemde, bireylerin hemcinsleriyle arkadaş olabilmesi daha kolaydı. Erkekler, genelde dışarıda erkek arkadaşlarıyla zaman geçirirken; kadınlar hemcinsleriyle evde olabilecekleri aktivitelere yöneliyorlardı. Bu dönemde bir kadın ve erkek yalnızca romantik nedenlerden dolayı görüşebilirdi. Kadının iş hayatına girmesiyle birlikte durum değişmeye başladı. Erkek ve kadınlar, sosyal sebeplerden dolayı daha fazla zaman geçirir hâle geldi.
Her ne kadar eskiye oranla, kadın ve erkeğin arkadaşlığına daha fazla şahit olabilsek de belli düşünce sistemleri aynı kalıyor.
Atasözlerimizde erkek ve kadının arkadaşlığına karşı olan tutum belli: “Ateşle barut yan yana durmaz.” Medya da bizde bu algıyı yaratmada geri durmuyor. Samimi bir şekilde arkadaş olan bir erkek ve kadının, filmin sonunda birbirlerine âşık olduğu senaryoları sıklıkla görüyoruz.
Peki bilimsel çalışmalar konuyla ilgili neler söylüyor?
Bilimsel araştırmalara göre kadın ve erkeğin arkadaş olması mümkün ancak daha fazla çaba gerektiriyor.
Yine bilimsel verilere göre kadınlar erkekleri arkadaş olarak görebiliyorken, erkekler bu konuda pek başarılı değiller. Wisconsin Üniversitesi, 88 çifte sorular sorarak konuyla ilgili bir araştırma yapıyor. Araştırmaya katılan erkek ve kadınlar farklı odalara alınarak arkadaşlarına karşı romantik hislerinin olup olmadığı soruluyor. Araştırma sonucunda kadınlar, erkek arkadaşlarına karşı romantik bir şey hissetmediklerini belirtirken; erkekler, kadın arkadaşlarını çekici ve seksi bulduklarını ve onlara karşı hislerinin olduklarını belirtiyor. Bununla birlikte katılımcılara “Arkadaşınız size karşı romantik bir şey hissediyor mu?” diye soruluyor. Bu soruya kadınlar “Hayır” cevabını verirken erkekler, kadın arkadaşlarının da kendilerine karşı hisleri olduğunu düşünüyor. Kısacası, erkek-kadın arkadaşlığında erkekler, platonik olarak arkadaşlarına karşı hisler besliyor.
Kadın ve erkeğin arkadaşlığını erkek açısından zor hâle getiren en önemli sebep, genetik faktörler. Kadınlar, erkeklere karşı doğaları gereği üreme odaklı yaklaşıyorlar. Karşılarındaki kişi eğer anne olmasını sağlayacak kişi değilse ona karşı romantik şeyler hissetmemeleri daha kolay oluyor. Buna karşılık erkekler, daha çok ilişki yaşayabilecekleri kadınlara karşı yakınlık hissedebiliyorlar.
Bize öğretilen her ne olursa olsun, kadın-erkek arkadaşlığı mümkündür. Kadın ve erkek farklılığının azaldığı bir dünyada yaşarken, sürekli birbirleriyle zaman geçirmek durumunda kalan kadın ve erkekler, arkadaş olabilmeyi öğrenmelidir. Çünkü kadın-erkek arkadaşlığı, her iki cinse de bir şeyler kazandıracaktır. Şeffaflık korunduğu, arkadaşlığın sınırları belirlendiği, cinsel çekime karşı konulabildiği sürece erkek ve kadının arkadaş olabilmesi için bir engel yok. Özetle, her şey tamamen kendini tanımak ve ne istediğini bilmekle alakalı.