Bundan yıllar öncesine kadar 9-10 yaşlarında bisikletimle sokaklarda dolaşıyorum. Müstakil bir evin önünden geçerken bisikletimin tam arkasındaki oturma yerine bir şey atladı. Allahım o da ne? Bir kedi gördüm sanki. Evet evet tam arkamda bir kedi vardı. İşte asıl kedi korkum bu yavru hırçın kedi bisikletimin arkasında yerini alınca başladı.
KEDİLERİN GEÇMİŞİ
Araştırmalar, bundan 9515 yıl önce insanların kedileri evcilleştirmiş olabileceğini söylemiş. Fakat Kıbrıs’ta bulunan bazı kanıtlar, kedilerin bundan çok daha önce de kültürel olarak önemli ve asil hayvanlar olduklarını göstermiş. Fakat bu kedilerin vahşi mi yoksa evcil mi oldukları o zamanların tartışma konusu olmuş.
Kediler Vahşi midir yoksa Evcil mi?
Mısır’da tahıl yetiştiriciliği sırasında dev depolarda saklanan tahılların fare ve sıçan gibi kemirici hayvanlar tarafından derbeder hale gelmesi sonucunda vahşi kedilerin buraya gelmesi sağlanmış. İnsanlar kedilerin bu kemirici hayvanlar üzerindeki etkilerini gördükçe depoları koruma düşüncesiyle vahşi kedileri bu bölgelere doğru çekmişler. Gel zaman git zaman, insanlar bu kedilere, kediler de insanlara zamanla alışmaya başlamış. Böylece kediler yavaş yavaş evcilleştirilmeye başlanmış. Bu öyle bir hale gelmiş ki Mısırlılar kediye tapmaya hatta onları öldükten sonra mumyalayıp eski tapınakların altına saklamışlar ve bir kediyi öldürmenin cezası da ölüm olmuş. Bazı inanışlara göre kedilere zarar vermek çok büyük cezaları olan bir günah iken, bazı inanışlara göre de kediler lanetli bir şeytan haline gelmiş. Bu inanışlar gün geçtikçe yayılmış ve kedilerin popülerliği yüzde 90 düzeyinde düşmüş. İnsanlar kedileri lanetli, dişleri zehir dolu, nefesi enfeksiyonlu olan bir yaratık olarak görmüşler.
TAA Kİ SİYAH ÖLÜM DÖNEMİNE KADAR!
Kara ölüm olarakta bilinen siyah ölüm dönemi tüm Avrupa’yı karış karış dolaşarak tam 25 milyon insanın ölümüne sebep olan tarihin en büyük vurgunu olarak bilinen (1347) ve kayıtlara “Kara Veba” olarak geçen büyük bir veba salgınıdır. İşte bu tarih lanetli olarak adlandırdıkları kedilerin dönüm noktası olmuş. İnsanlar, kedilerin veba saçan fareleri öldürdüklerini gördükçe kedilere olan yaklaşımları değişmeye başlamış ve artık kediler insanlar için bir kahraman haline gelmişler.
#Kedilerden Korkmak#
Küçüklüğümden beri apartmanımızda kedi beslerdik. Fakat ben tabi ki uzaktan beslemeyi tercih ederdim. Çünkü bisiklet maceramdan dolayı o kadar çok korkuyordum ki bırakın yanına yaklaşmayı o minicik yavruya mama verirken bile uzaktan kedinin önüne doğru fırlatırdım mamasını. Kedilerle olan iletişimin sadece onlara uzaktan bakarak “ay ne kadar güzelsin seeeeennn” demek oldu.
Yıllar geçti, seneler seneleri kovaları, herkes evlerine dağıldı ve bilin bakalım ne oldu?
Genelde alışveriş merkezlerine gittiğimiz zaman mutlaka petshopların önünden geçeriz. Zavallı hayvancıklar kendi doğaları dışında kapalı bir kafeste öylece dururlar. Her zaman bir hayvanın satılmasına karşı çıkmışımdır. Fakat bir gün yine bir alışveriş merkezinin önünden geçerken o kadar güzel bir kedi gördüm ki sanki alıp kucağıma onu sevecekmişim gibi petshop’un camına yapıştım resmen. Ama nasıl güzel nasıl masum bir yavrucuk. O sıra eşimle uzun uzun kediye bakarak “Keşke bizim olsa!” cümlesiyle birlikte kediyi satın alma kararı aldık. Satın almaya veya satmaya karşı olmamıza rağmen ne olursa olsun o minik, tek başına kalmış yavruyu oradan kurtarmamız gerekiyordu. Bir yandan kedi korkumu düşünüyordum bir yandan da o yavrunun benim olmasını istiyordum. Adını bile koymuştum o an.
DUMAN
Benim tabirimce kül rengi fakat veterinerlere göre lila olarak adlandırdıkları renkten yola çıkarak adını duman koyduk. Cinsiyeti de önemliydi tabi. Petshop’a sorduk ve erkek olduğunu öğrendik. Neyse tüm planları bir kafede oturup güzelce konuştuk. Ben kedi korkumu yenecektim ve evimize neşe gelecekti. Tam da bu şekilde oldu her şey.
Bir Şey Hariç!
Kedimizi aldık ve evimize geldik. Aradan bir ay geçti ve ben git gide alışmaya başlamıştım. O kadar çok seviye atladım ki Duman’ı öpücüklere boğuyorum şimdi. Neyse! Kedimizi veterinere götürdük. İlk veteriner tecrübemiz. Girer girmez veteriner “ooo kim bu prenses” dedi. Ben de Duman’ın erkekliğine laf getirmeyeceğim ya hemen söze atladım arkasından “prenses değil prens” dedim kendimden emin bir şekilde.
Duman aşılarını oldu ve geldik karne çıkarmaya. Veteriner Duman’ın adını yazdı, rengini, ırkını yazdı derken sıra geldi cinsiyete. Veteriner’in içine dert olmuş ki “ben bunun cinsiyetine bir bakayım” dedi. Ben de “bakın tabi ki emin olalım madem” dedim. Veeeeee içeriden bir ses “BİNGO”
Kedimiz ERKEK DEĞİL DİŞİ ÇIKTI. Veterinerin sevinci paha biçilemezdi. Çünkü kadın içeriye girer girmez kendini çoktan kanıtlamıştı ama biz inanmamıştık.
Ama ne olursa olsun o artık bizim DUMAN‘ımız.