English Game, her bölümü yaklaşık 45 dakikadan oluşan 6 bölümlük bir mini dizi. Ana konu olarak, bugünkü bildiğimiz haliyle futbolun şekillenmeye başladığı günleri anlatsa da dizinin ana karakteri Fergus Suter’in tarihin ilk profesyonel futbolcusu olma sürecini de ele alıyor.
Dizinin konusundan fazla spoiler vermeden bahsedeyim. Fergus Suter ve arkadaşı Jimmy Love İskoç liginde oynarlarken, bir İngiliz işçi takımı olan Danver’a transfer oluyorlar. O zaman ki kurallara göre transfer olmak ve ücret karşılığı oynamak yasak. Ancak ikisi de Danver da oynama karşılığı para alıyorlar. Danver pek de başarılı olmayan işçi takımı ancak bu iki iyi oyuncu sayesinde yıldızları parlıyor. İlk sezon kupa finaline kadar çıkıyorlar. Sonra asıl bomba olay gerçekleşiyor ve Fergus Suter tarihin ilk bonservisli transferini, Danver dan Blackborn Rovers’a geçerek yapıyor. Futbolun kurallarının yeni yeni belirlendiği bu dönemde oyunun kontrolü,İngiltere de ki okulların ve o okullarda okumuş zengin aile çocuklarının elinde. Öyle ki İngiltere’nin en güçlü takımı olan Old Etonians oyuncuları aynı zamanda federasyon yöneticileri. Tabi oyunun kontrolünü elinde tutmak isteyen bu aristokrat kesim futbolun yaygınlaşmasını ve bir işçi takımının güçlenmesini istemiyor. Bu hikaye de güçlü bir kişi daha var, Arthur Kinnaird. Her ne kadar bir aristokrat olsa da, futbolun yaygınlaşmasını, kuralların herkes için adil olması gerektiğini savunan bir kişi Arthur Kinnaird. Futbol dediğimiz oyuna olan katkısı google da yapılacak ufak bir araştırmayla görülebiliyor.
Gerçek olayların aktarılmasında diziyi başarılı buldum. Kaybedecek hiç bir şeyi olmayan, düşük ücretlerle açlık sınırının altında yaşayan işçilerin, patronları tarafından kurulmuş futbol kulüplerini sahiplenişi, taraftarlığın nasıl doğduğunu bize hissettiriyor. Bu insanlar, fabrikasında çalıştıkları takımda ücretsiz oynuyor. O yörenin insanları bu takımları tutuyor. Takım tren parasını bulamayınca kendi aralarında para toplayıp onları maça gönderiyor. Bu arada filmde o zaman ki emekçilerin patronlara karşı mücadelesi de anlatılmaya çalışılmış. Ama sanki şu mesaj gizliden gizliye verilmiş olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Futbol düşük ücretlerle saatlerce çalıştırılıp sömürülen kitlelerin dizginlenmesinde önemli bir araçtır. Çünkü, dizi de işçi hareketlerine bağlı isyanlar oldukça futbolu yönetenlerin işçi takımlarına karşı tavizleri de artıyor. Örneğin, para karşılığı oynadığını bildikleri Fergus’ a oynaması için izin veriyorlar. Sonuç olarak futbolla beraber bölge de yaşanan isyanlar da bitiyor.
Amatör düzeyde bir okul etkinliği olarak zenginler tarafından başlatılan ve kuralları koyulan futbol, kısa süre de yaygınlaşıp önce işçi takımlarına, sonra da tüm dünyaya yayılıyor. Endüstriyel bir alana dönüşüyor. Şuan sadece futbol yayını yapan TV’ler, gazeteler var. Yıllık gelirleri bir çok fabrikadan çok olan futbol klüpleri hatta oyuncuları var. İşte bu şekliyle futbol nasıl doğdu derseniz bu diziyi izleyin. Fergus Suter’in sadece oyuna profesyonellik katması değil, oyunun oynanışına olan katkısı da bu dizi de oldukça güzel yansıtılmış.
Futbolu pek sevmeyen ancak yinede Eskişehirsporlu olduğumu her platformda belirten ben diziyi beğendim. Bu nedenle dizi için puanım 7/10. İyi seyirler.
