Bana verilen kalıba sığmak için yıllarca didindim durdum. Yapmak istemediğim şeyler yaptım. Bana biçilmiş ada layıktım ben başkası olamazdım. Başkaları ne der diye çoğu şeyden vazgeçtim. Hayatım hep başkalarının üzerine kuruluydu. Hayatımda benden çok başkaları söz sahibiydi. Başkalarına baktım, herkesin bir kalıbı vardı. Ben de onların oluşturduğu kalıba sığdım. Kendimden çok başkasının sözünü dinledim. Onlar nasıl bir insan olmamı istiyorlarsa öyle oldum. İyilik güzeldir dediler iyilik yaptım. Şu bölüm güzeldir dediler o bölümü okudum. Çünkü ben ne zaman kendi başıma karar versem ayıplanan kişi oldum. Bu yüzden her şeyden kendimi soyutladım. Kendi düşüncelerimi tek tek yok ettim. Artık bir düşüncem yoktu. Başkalarının düşüncesi benim de düşüncem olmuştu. En sonunda farkettim ki ben bir başkası gibi olmuştum. Başkalarının oluşturduğu kalıba sığmış, başkalarının özentisi olmuştum. Başka birinin hayatını yaşıyordum. İnsan olmak böyle bir şey miydi? Kendi düşüncelerini görmezden gelmek miydi?
Toplumumuzda ne yazık ki böyle bir düşünce var. Eğer saygın kişi olmak istiyorsak başkalarının oluşturduğu kalıplara sığmalıyız. Takdir almalıyız ki saygın kişi olalım. Peki kendi düşüncelerimiz? Kendi doğrularımız, yanlışlarımız? bunları görmezden gelen biri başkasının oluşturduğu kalıplara sığan benliğini kaybetmiş birisi olur. İyilik, güzellik; doğruluk, yanlışlık herkeste görecelidir. İşte yaşamın zevki de buradadır. Eğer biz başkasının laflarını dinliyor kendimizi görmezden geliyorsak bir şeyler yanlış gidiyordur.
Herkesin oluşturduğu kalıplara değil kendi düşüncelerimize göre bir sıfat oluşturmalı, bunu gerçekleştirmeliyiz. İşte o zaman yaşamanın farkına varmış oluruz. Bizim hayatımızı biz değil bir başkasının düşüncesi yönetiyorsa kukladan bir farkımız yoktur bizim. Yaşamak istiyorsak önce kendi düşüncelerimize fırsat tanımalıyız. Yaşamak istiyorsak hayatımızdan ‘el âlem ne der?’ Kavramını çıkartmalıyız. Hepimiz kendimize şu soruyu sormalıyız “Benim hayatımda neden el âlemin söz hakkı benden daha çok?”
Yaşamı güzelleştiren en önemli şey herkesin farklı olmasıdır. Çevremizde çeşit çeşit insan var. Hepsinin ayrı ayrı görüşleri var. Herkes aynı düşüncede olacak diye bir şey de yok. Farklı düşünceler olmalı ki yaşamanın tadına varalım. Bu yüzden herkesi memnun etmemiz mümkün değil. Birini memnun ederken diğerini mutsuz edebiliriz. Başkalarını memnun etme gafletine düşüp kendi hayatımızı zehir etmeye ne gerek var?
Toplumumuzda yıllardır öğrenemediğimiz bir diğer şey de saygı! Kimsenin hayatına saygı duymuyoruz. Başkasının hayatı bizim saatlerce dedikodu malzememiz oluyor. Başkasının düşüncelerini saatlerce eleştiriyoruz. Ne uğruna? Bizim iki dakika konuştuğumuz şey yüzünden yüzlerce insanın hayatı kötüleşiyor. Yüzlerce insanın hayatını etkiliyoruz! Peki bize bu söz hakkını kim veriyor?
Eğer güzel bir yaşam sürmek istiyorsak hayatımızdan ‘el âlem ne der?’ kavramını çıkartmalıyız. Başkalarının yaptıkları da aynı şekilde bizi ilgilendirmemeli. Herkesin aklı ve fikri var. Kimseyi yargılamak bize düşmez. Başkasının da bizi yargılamaya hakkı yok. Hayat bizim hayatımız, söz sahibi olması gereken bizleriz. Başkasının sözlerinin hayatımızda yeri olmamalı. El âlem ne mi der? ‘Başkasının hayatı beni ilgilendirmemeli’ der.