İnsanların yürürken bana üzülerek bakmasından sıkıldım. Sanırım bu bakışlardan dolayı hiçbir zaman yürümeyi sevmedim. Bir de bazıları yardım etmeye çalışmıyor mu, çok sinirleniyorum! Acımayın bana ben kendime yetebiliyorum.
Neden bahsettiğimi anlamadınız diye düşünüyorum, açıklıyorum. Doğduğum zaman sol kolum yüzde doksan işlevsizmiş. Sebebini bilmiyorum. Hiçbir zaman kullanamadım bu nedenle sol kolun olmasının nasıl bir his olduğu hakkında tahminden öte bir fikrim yok. Bu yaşıma gelene kadar da bu duruma alıştım.
Hayatımda kolumun olmamasından dolayı çok zorlandım. Sabahları her kalkışımda sağ elimin gücüyle doğrulabiliyorum, yemek yerken, su içerken, elimi yıkarken, giyinirken, yürürken, koşarken her zaman noksanlığımı hissettim fakat bununla büyüdüğünüz zaman normalleşiyor, yanlış anlamayın kolay geliyor demiyorum.
Okula başlayana kadar eksik olduğumu fark etmemiştim. Diğer çocukları gördüğümde sakat olduğumu anladım. Bana hep üzülerek bakıyorlardı, buna anlam veremiyordum, ben halimden memnundum. Oyunlar oynarken zorlanıyordum, sol kolumun olmamasını, farkında olmadan, arkadaşlarım hatırlatıyordu. Rahat koşamıyordum, oyunları da oynayamadığımdan dolayı bir süre sonra beni aralarına almamaya başladılar, uzaktan koşuşturmalarını, mutluluklarını izlerdim.
Kısa kollu tişört giymeyi hiçbir zaman sevmedim zira uzun kollu giysilerim kusurumu saklıyorlardı. Sımsıcak yaz günlerinde bile uzun kıyafetlerimden vazgeçmiyordum, beni olduğumdan daha güçlü gösteriyordu. Bir süre sonra kolum bana fazlalık oldu, bu nedenle gün aşırı hastanelere gidiyordum. Sol kolum vücuduma zarar vermeye başladığından dolayı doktorlar kesilmesi gerektiğini söylediler.
Buna çevremdekiler çok üzüldü lakin mana veremedim, benim için problem yoktu zaten kullanmıyordum. Bedenimde sadece görüntüsünün olması beni ilgilendirmiyordu. Bir de üstüne bana zarar vermesi! Kısa bir ameliyattan sonra bana yük olan faydasız kolumu benden ayırdılar. Bir müddet garipsediğim zamanlar oldu. Yine uzun kıyafetler noksanlığımı örtüyorlardı ama bu sefer yakanın altında bir görüntü yoktu. Sol kolumun eksikliğinin acısını diğer kolum çekti.
Liseye geçtiğim zaman her şeyin daha çok farkındaydım. Biliyordum sol kolumun yokluğunu fakat sağ kolum diğerlerinden güçlüydü. Diğerleri gibi top oynayamasam da benim de kendi halimde bir tarzım vardı. Hayatımda olmayan kolumun ağırlığını en fazla hoşlandığım kişiyle konuştuğumda onun bana alay edercesine bakışlarında hissettim. Ben de diğerleri gibiydim, yıkılmıştım.
İnsanları daha fazla tanıdığımı düşünüyorum. Beni her seferinde süzmelerinden ne düşündüklerini anlıyordum. Kimi sadece üzülüp yardım etmek istiyordu kimi ise benim için bir iyilik yaparlarsa kendilerini üstün görüyorlardı. Bazıları kendini benim yerime koyuyordu, noksanlığımı çaktırmıyorlardı bile. Ama acıyarak bakanlar yok mu, onlar güvenimi yaralıyorlardı. Arada sorulara maruz kalıyordum, ilkin neden sorduklarını anlamasam da kimi merakından kimi de beni anlamak için soruyordu.
Bu noksanlığım beni olmam gerekenden daha fazla güçlendirdi. Yarın uyandığında bir kolun işlevini yerine getiremese buna alışman uzun zaman alabilir ben ise nasıl üstesinden geleceğimi öğrendim. İnsanların çoğu hiçbir şeyin kıymetini bilmez, kaybettiğinde anlarlar. Ben sağ kolumun varlığını herkesten fazla biliyorum, daha çok kıymet veriyorum. Ayaklarım yere daha sağlam basıyor, biliyorum düşersem tek kolumla kalkmak zorunda kalacağım.
Sol kolum olsaydı yapmak istediğim de birçok şey var kabul ediyorum. Sonucun ne olacağını düşünmeden, umursamazca atlayıp koşmak isterdim. Takdir etmek için ellerim koparcasına alkışlamak isterdim, onlara hayranlığımı bilirlercesine. Kavga etmek isterdim, dayak yemem önemli değil, hıncımı çıkararak karşımdakinin bana acıyacağını düşünmeden, adilce.
En çok sarılmak isterdim, iki elimle, sımsıkı. Karşı tarafı hissetmek, kapsamak isterdim. Evet, şimdi de sarılabiliyorum, ama eksik. Sarılmanın ne demek olduğunu zannımca tam anlamıyla bilmiyorum, bana hissettirmeye çalıştılar belki de lakin ben idrak edemedim. Sağ kolum elinden geldiğince güçlüce kavradı fakat sol yanım hiçbir zaman tam anlamıyla tutunamadı, ben hep yarım sarıldım.
Böyle olması gerekiyormuş, bunu ben istemedim, alıştım.