Türk milliyetçiliğinin doğuşu, Milli Edebiyat’ı hazırlayan zeminin en önemlisidir. 1789 Fransız İhtilali ile Yeni Çağın kapatılıp Yakın Çağ’ın başlamasıyla büyük devlet imparatorluklarından küçük milli devletlere geçiş süreci başlamıştır. İç isyanlarla bozulan düzen karşısında Osmanlı sistemini düzenlemek hatta yenilemek zorunda kalmıştır. 1839 Tanzimat Fermanı bu değişimin kabulünün resmen ilanı olmuştur.
Osmanlı ayrışmaları önlemek ve mevcut yapıyı sürdürebilmek için milli bir kültür oluşturmaya çalışmıştır. Batı gözünden Hasta Adam olarak anılan Osmanlı I. Meşrutiyet’in ilanı ve feshinin sebep ve sonuçlarıyla Türk milliyetçiliğinin lehine olan tablo değişmiştir. 1908 II. Meşrutiyet’in başlattığı dağılma imparatorluktaki belirsizlik, arka arkaya gelen ve büyük kayıplarla sonuçlanan savaşlar dönemi Türk milliyetçiliğinin doğuşunu ve gelişimini hızlandırmıştır. İmparatorluktan milli devlete doğru olan değişimi ve amaçlarını anlatmak gayesiyle sosyal muhtevalı bir edebiyat başlatırlar Bu edebiyat “Milli Edebiyat” olarak adlandırılmıştır.
II. Meşrutiyet’in ardından 31 Mart Vakası Osmanlı için askeri bir darbe olurken Balkan Savaşları’nın neden olduğu toprak kayıplarıyla Osmanlı zorlu bir sürece girmiştir. Turancılık fikri ile başlayan Türk milliyetçiliği 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile devam eder. Ziya Gökalp’ in Türkçülüğün Esasları adlı eserinde dediği gibi “Türk milletinin yükselmesi için çalışmak” fikri ile şunlar kastedilmiştir denebilir aslında: Aydın, halka giderek kültürü almalıdır çünkü milli kültür halktadır; halka da medeniyeti götürmelidir, medeniyet aydının çevresindedir. Birlik olma fikri ile özümüze döneriz ve ancak bu şekilde yozlaşma olmadan kültürümüzü devam ettirebiliriz. Bu amaç uğrunda eserler veren Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura (Üç Tarzı Siyaset) Ziya Gökalp (Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak) eserleri ve Ömer Seyfettin’in Yeni Lisan makalesi es geçilmemelidir.
Ortak dil ortak bir edebiyatın temelini oluşturur. Bu da ortak bir milli ruhu oluşturacaktır.