düzenli bir şeyler karalayan insanlar bilirler ki yazmak aslında bizleri sırtımızda kalan yüklerimizden arındırır. ama bu insanların bildiği daha önemli bir şey vardır ki o da yazamamaktır. yükleri atamamak. düşüncelerin kemirirken beynini, başını ağrıdan dik tutamazken tek şifanın yazmak olduğunu bilirsin ama yapamazsın. işte yol orada git demek gibidir. yolu bilirsin ama ne ayaklarında derman kalmıştır ne çantanda azık.
bir de bunun müzik dinlemeli boyutu vardır ki o tamamen fiyasko. müzik dinlemek bize iyi gelir sanırız. tam acılarımız hafifledi dediğimiz anda karşımıza çıkana kadar. bu bazen elimizde olmaz. bir kafede keyifli keyifli sohbet ederken bir anda aylar öncesine gideriz. o yumru oturur tam kalbimizin üstüne. yükler her zaman düşüncede de olmaz. bazen en büyük yük düşünmeden yaptıklarımızdır. düşünmeden hareket etmek uzun vadede hep canımızı sıkar. peki ya düşünmek? Düşünmeden hareket edip üzülmemek için düşünmemiz gerekirken düşünüp hareket ettiğimiz her şeyde neden canımız sıkılır?