Hepimiz çoğu zaman düşünceler deryasına dalarız. Kafamızda kurduğumuz fikirlere tutunmak isteriz.
Hayallerimizi gerçekleştirmek isteriz, onaylanmak isteriz, anlatmak ve paylaşmak isteriz.
Bazen bu saydıklarımı gerçekleştirmek mümkün olmayabilir. O zamanlarda da fikirlerimizi kendimize saklarız. En yakınlarımıza; ailemize, samimi arkadaşlarımıza bile bahsetmekten çekiniriz. Adeta içimize atarak en derin kuyulara göndeririz.
Düşündüğümüz ya da planladığımız çoğu şeyi bir süreliğine erteleme yoluna gideriz.
Bunu yapmak en çok bize zarar verir.
Evet bu konuda haklı olduğumu düşünüyorum. Hayata bir kere geliyoruz ve mutsuz olacaksak kendi istediklerimiz için değil de başkaları mutlu olsun diye çabalayacaksak gerçekten yaşamış olur muyuz?
Daha doğrusu şöyle sorayım kendimiz için yaşamış olur muyuz?
Cevap hayır.
Eğer bir şeyi gerçekten çok istiyorsak, istediğimiz şey bizi mutlu edecekse bu noktada kendi iyiliğimiz için karşımıza çıkacak her sorunla baş etmemiz gerekir.
Sonu güzel ve istediğimiz bir yere varacak olan yolda karşımıza çıkacak taşları önümüzden çektiğimiz zaman esaretten kurtulmuş oluruz.
Düşüncelerimizi zincirlerden kurtarmanın vakti gelmedi mi artık?
Daha ne kadar kendimizi mutsuz etmeye devam edeceğiz?
Her şeyi başarabilme potansiyeline sahip canlılarız. Artık kendimize güvenme zamanı geldi ve geçiyor. Zaman da geçiyor bir yandan. Daha fazla zaman geçmeden harekete geçme vakti geldi.
Sokak dansçısı mı olmak istiyoruz?
Olabiliriz.
Dünyayı mı gezmek istiyoruz?
Bunu da gerçekleştirebiliriz. Önümüzdeki tek engel gerçekleştirmemek için, ertelemek için sürekli problemler çıkartan zihnimiz.
İşte o zihni özgürlüğe kavuşturmak için zincirlerden arındırmalıyız.
Unutmayın, zincirlerin anahtarları bizde. Biz ne zaman istersek o zaman açılacaktır. Ve hayat güzelleşecektir.