Geçen gün caddede yaşlı bir teyze gördüm. Aslında orada olmayan kişilere bağırıyordu. Ama o kişilere o kadar gerçekçi bağırıyordu ki o hayali kişilerin gerçekten orada olduğundan kuşkulandım. Baktım, baktım ama onun orada gördüklerini ben göremedim.
Daha da ilginci, kadının söylediklerini bir an için hepimizin konuşmalarından daha mantıklı buldum. “Gelmeyin, gelmeyin be, bıktım sizden, beni bırakın artık,” diye hiddetle bağırıyordu. Herkes kadına güldü geçti o gün, ama şimdi anladım ki ben kadının söylediklerini için için düşünmüşüm. Ben kendimi böyle aniden bulurum düşüncenin içinde. Bir şey görmem veya duymam yeterli olur. Başlatmak için zaman ayırdığım bir eylem değildir düşünmek.
Zaten hep böyle olmaz mı?
Olmaz, beni şaşırtan bir tanıdığım var örneğin. Düşünmek için kullandığı bir koltuğu bile var onun. Oraya oturup bir şeyler düşünüyor. Özellikle önemli kararlar arefesinde çayını, kahvesini alıp koltuğuna oturuyor. Orada düşüncelerine odaklanıp, bir süre sonra daha berrak bir zihinle kalktığını görüyorum her seferinde.
Düşünmeye zaman ayırıyor musunuz siz de, bu kadar ciddiye alıyor musunuz düşünmeyi?
Önerilen İçerik: Bir Toplum, Kurallar Olmadan Var Olabilir mi?