Eskiden bu kadar sorgulamazdım her şeyi. Söylenenlerin doğruluğuna inanırdım. “Onlar diyorsa doğru diyordur” derdim. Cahilmişim.
Yaşadığım ağır ve acı dolu olaylar, okuduğum kitaplar, tanıdığım insanlar bana hayatı sorgulamayı öğretti. Şimdi düşünmeden, sormadan, anlamaya çalışmadan, her söylenene kananları görüyorum. “Ben onlara ne anlatabilirim ki? Dinlemezler” diyorum.
“Söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil.” diyen Fuzuli gibiyim.
Dokuz kitap yazdım ama her şeye seyirci olanlar yüzünden, okuyup da öğrenmeye niyet eden yok. Zaten ellerde mavi ışığıyla hipofiz bezinize zarar veren telefonlar varken, mis kokulu kitapları elinizde yük etmenin ne gereği var değil mi!
Yok yok bir şey demedim. Siz yine televizyonlarınızın, tabletlerinizin, telefonlarınızın mavi ışığıyla kendinize zarar vermeye devam edebilirsiniz tabi ki. Bu da bir tercih meselesi. Anlatılmayanları, söylenemeyenleri yazanları okuyup da ne yapacaksınız? Gerçekleri bilmek rahatsız eder. Boşuna olan biteni öğrenip, sorgulamayın. Tadınız kaçar!
Siz yine size anlatılan masallara, dizilere bakın. Göstermediklerini ve size zarar verenleri sakladıklarını hiç anlamayacaksınız. Çünkü okumuyorsunuz. Okursanız , sorgularsınız. Siz inanın. O daha kolay. Söyleyenler doğru söyler!!!! Yazanlar ne biliyor ki? Bir sürü kitap okumuşlardır, araştırıp, düşünüp, değerlendirmişlerdir ama kitap satırlarından dışarı çıkamamışlardır. Ekranlara çıkan süslü, havalı kişiler akıllı insanlardır zaten değil mi?!! Hepsi para peşinde koşacak kadar zeki! Bize ne oluyor ki? Sadece bilgi dağıtıyoruz. Elimize geçen bir şey de yok.
Üzgünüm, kitaplarım okunmadığı için kim bilir kaç kanser hastası hata sonucu ölüme gidiyor. Doktorlara ödenen paranın yüzde birini kitaba ödeyip de okumadığınız ve sorgulamadığınız ölüyor ya da sevdiklerinizi göz göre göre ölüme gönderiyorsunuz. Ben size çözüm de önermiyorum ama bilgi veriyor, sizin için doğru olanı görmeniz için sorular oluşturuyorum. Siz kendiniz bilgiler doğrultusunda, sorgulayarak, sizin için doğru olanı bulacaksınız ama okumuyorsunuz. Yazık. Ne canlar gidiyor okuyup, sorgulamadığınız için.
İzleyip, okumamak; düşünemeyip, sorgulayamamak ne çok sevgiyi ve yaşamı tatsız kılıyor. Siz inanıp, sorgulamaktan kaçtıkça kaybediyorsunuz. Keşke okusanız.
Neyse, ben bilgileri verdim, düşündürmek istedim. Hayat sizin, sevgi sizin, can sizin. Ben Can’ımı kaybettim. Başka canlar gitmesin diye sorgulayın ve okuyun istemiştim. Siz bilirsiniz. İnanın, kaybedin ama üzülmeyin.
“Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı değil. Fuzuli” Siz yine de okuyup, sorgulamayı deneyin. Kaybetmezsiniz ama belki kazanırsınız.