Düştüm, hemde kalp üstü

Merhaba. Hani bazen çok kötü şeyler yaşayıp kimseyle paylaşamazsın, ağzını açasın gelmez gücün yoktur konuşmaya, sadece kendi kendine yazmak istersin. Yada konusarak değil yazarak daha iyi ifade edersin kendini. Kimse okumasa bile içini dökme ihtiyacın vardır, kendi kendinle dertleşmeye belki. Ondan burdayım. 

Ben herkesin küçük büyük demeden dertlerine saygı duyulması gerektiğini düşünenlerdenim artık. Annesi cezalandırdığı için canı acıyan bir cocuk, okulda ki başarısızlığını kafaya takan bir öğrenci, platonik aşk yaşayan bir ergen, başvurduğu işlerden geri dönüş alamayan bir delikanlı, platonik aşk yaşayan bir genç kız, ailesini geçindirmek zorunda olup işten kovulan bir baba, çocuğu ateşlenen bir anne. Hepsi ciddi hüzün ve keder barındırabilir. Belki daha büyük bir acı yaşamadı o eşiği atlamadı ve yaşadığı en büyük hüzün o an için o.

Yürürken kafamı kaldırıp baktığım o koca apartmanlarda ki evler. O evlerde ki her bir birey. Başka sokaklar başka şehirler başka ülkeler, kıtalar ordaki evler içinde ki bireyler. Milyarlarca insan küçük büyük herkesin bir derdi var ve herkesin derdi kendi içini kavuruyor. 

Düşününce şu gezegende nokta kadarız. Bu koskoca dünya için ne kadar küçük ve değersiziz. Ama kendi içimiz de bir gezegen. Ruhumuz, kalbimiz, beynimiz hücrelerimiz hepsi sadece bize özel. Biz, bize ne kadar değerliyiz.

Değerliyiz ama kendi değerimizi ne kadar biliyoruz? Değerimizi başkalarının bize verdiği değer kadar mı görüyoruz?
Kendimi nasıl daha değerli görebilirim?
Kendimi nasıl sevmem gerekir?

Bilmiyorum…

Ben hayatımın büyük bir kısmını kendimden çok başkasını sevmekle geçirdim. Ben onu çok sevdim, o beni sevmedi yada sevgisi bitti diyelim. O gitti…

Zaman diyorlar, zaman bile geçmiyor bilmiyorlar. Şimdi ben kendimi, en çok kendimi nasıl seveceğimi bilmiyorum.

Ama öğreneceğim.

Dert kuyusuna düşünce, kafanı kaldırıp ışığı görmek çok zor. “ Tamam düştüm. Hemde kalp üstü, biraz durup kalıcam, gücümü toplayıp üstümü silkeleyip çıkmaya çalışıcam”diyorsun ama zor ve sancılı. 

İşte tam o noktada “Benim kuyum çok derin değil hemen çıkarım. Bak falancanın kuyusu daha derin, şükret kalk”diyemiyorsun. Düştüğün için ağlıyorsun yada duvarları tekmeliyorsun.  

Olurda bir gün sizle dertleşen birileri olursa lütfen “Aman seninki de dertmi!” “ Bunu  mu kafana takıyosun!” Tarzı cümlelerle yaklaşmayın.
Üzgün bir insan, ona faydası olsun olmasın anlaşıldığını görmek ve hissetmek istiyor. 

Dedim ya herkesin düştüğü kuyu karanlık ve acıtıyor. Sizin için ne kadar küçük olursa olsun…

Chika
Subscribe
Bildir
2 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Kırgınlıklar
Sonraki
Hayatın Kavşakları

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.