Gözlerini açar açmaz ciğerlerine dolan havanın panikliğini yaşayan bir bebekten uzun süre ağlamışım.Ağlamak yenilgiyi kabul etmekti ama o zaman küçük bir bebeksin nerden bileceksin?Hayat işte,en büyük darbeyi vurmuştu gözlerimi açtığım an; anne kucağına kavuşacakken,neden beyaz önlüklü adamların elindeydim ki?
Ne vardı ki bu kadar abartılacak?Sonra anlattı bana verilen imtihanının ne olduğunu Annem.Tam 8 yaşında anladım.Babamdan istediğim bisikleti süremediğimde.Halbuki o baharın başındaki rüzgarın üzerine gidecektim,kırmızı bisikletimle..Süremedim işte,benim gibi olan rüzgar şövalyeleri çoktan beni geçmişti.Belkide o zamandan bugüne gelmiştir en küçük şeyde bile büyük hırsım.
Küsmüştüm rüzgara,bisikletime.İçim acımıştı ama kalbimin acısına dayanamamış gibiydim,anneme sarılmıştım.En iyi O gelirdi bana.Çocukluğumdan bu yana akıtmaya devam ettiğim değişmeyen,annemin tabiriyle ceviz büyüklüğündeki gözyaşlarımı O silerdi.Şimdi en çok ben üzmüştüm onu..Dayanamadı,kıvırcık saçlarını arkaya atıp dedi ki Ağlamak yenilgiyi kabul etmektir ve o zaman anlamıştım ki tanımlayamadığım sorunumu kabullenmeliyim neyi nasıl yapmalıyım yada yapmamalıyım.
İşte o zaman bazı şeylere veda ettiğim gibi,kendi dünyamı çizdim.Bisikletimle dolaşmak yerine,rüzgara ben yürüdüm..Koşmak yerine,parmak ucu yürüdüm,sevmiştim bu halimi, arada uğrayan beni yoklayan öfkemide..Evet öfke,çünkü canım yandığımda,üzüldüğümde sus işareti beni dindirmemişliğimi yutmayı öğretmişti.Bazen taştığını gördüğümde patlıyordum,susmazdım.Bağırır,doya doya ağlarım,içimin öfkesi yeri geldi, bıçak gibi kesen sözler oldu.Benim Dünyam BUYDU,bana aitti..
…..
Öğrenmem gereken herşeyi biliyordum,tanıyordum.Ya seni.Sürekli neden seni müzeye çıkartılacak eser gibi doktorlara,göstermek zorundaydım ki?Beni biliyorsun,seni yakışıklı Ozan doktor tanıtmasaydı,bilemezdim ne olduğunu şekerim.Ozan kaldığım hastane koridorlarında, ayaklarıma taktıkları alet yüzünden robot misali hareket ederken her sabah öptüğüm,beni kucağına almaktan bıkmayan,odama bir türlü düşmeyen Güneş’in tam karşılığıydı bu adam.
Bazen uzun süre kaldığım hastane yüzünden vicdan yaparım.Çünkü annem benimle ilgilenip,büyük ablam aramda 18 ay olan kardeşime anne olmuştu.Bu yüzden eksiğim,buruğum onlara karşı.Hatırladıkça kendimi hırsız gibi hisseder,vicdanım titrer sadece bunu içimde tutar,hatırladıkça yutkunurum.Çünkü elimden gelmeyen tek şey oydu..
Ozan abi bana anlattı biraz.’PEV sin,bebeklikten gelen içe dönüklük var ayaklarında’ dedi.Tam 12 yaşındaydım,o zaman hatırlıyordum daha küçük çocukken ayaklarımdan tel tel dikişleri çekerlerken içe dönüktü ayaklarım.Oynardım hatta onlarla, ablamlar okulda olur,annem temizlik yaparken ayak baş parmaklarımı öpüştürürdüm,konuştururdum.Her neyse benim olduğum için teşekkür ederim,çünkü hayatımın en başından başarımdın.Yürümez dediler yürüdük,düz basamaz dediler tam bastık,okula gidemez dediler çoğu kişiyi utandırdık.
Ve geriye bıraktığın izler minnet duyduğum insanı hatırlatıyor bana,yoldaşım can Annem.Mekanın cennet olsun,iyiki annemsin..Ve bana verilen imtihanım sende iyiki benimsin,olmazlarımın olur payısın.
….
Lise 11’e kadar annemle gittim,geldim okula.Geç kaldığımda sabahları sırtına alırdı uçururdu beni.Aşıktım,hayrandım.Ne kadar güçlüydün,ama yoruldun sen dinlen şimdi..
Sınıftaki arkadaşlarım,çevrem çok bakardı ama aldırış etmezdim.Çünkü ben kabul etmiştim herşeyi,kime ne diyeyim ki?Ne zaman düzeleceksin dediklerinde bile içimden gülüyordum.Kim neyi ne kadar biliyordu ki?Bildiğim tek şey geldiğim nokta en iyisiydi ve buraya kadar dediklerinde ne kadar ağlasamda alışmıştım Onunla olmaya.Daha iyi olmak istesemde ama ben buydum.
Kaç kez düştüm,kasıldım.Annem koştu okula.Herşey geçti ve büyümüştüm.Hayallerim vardı.İyi bir insan,iş sahibi olmaktı.Ama ne olursa olsun çok çalışacaktım,bu noktaya geldiğimde.
Yıl 2018,boş durmayı sevmeyen her işe atılabilirim hissini taşıdığım noktadayım.Çünkü başımı her akşam yastığa koyduğumda sızlayan kemiklerimi,vicdanım öpüyordu.Ve her sabah kalktığımda geçmişin aklıma tek kazıdığı hatıra sabahın köründe kalkıp odaları dolaşıp,koşturan telaş içindeki annemin sesiydi.Ve artık o yorgundu.Ben kalkmalıyım diyorum her 06.50 alarmında.
…
Hayat kendimce güllük gülistanlık.Tam çiçeği burnunda 18 yaşındayım.Üniversite kazandığım,yoldaşımla Çanakkale de yaşama,okulum bitince çocukluktan beri hayalini kurduğum çikolata fabrikasında çalışacaktım.
Hayat kıskanmıştı ve öyle bir oyun oynadı ki.Annem gitmesi gerektiğini söyledi birgün ve dediğini yaptı.Üç kız kardeş kaldık ve bir de baba…Bir arada tutan oymuş giderken farkettim,o zaman acımasız oldum hayallerimi bırakmıştım geride.Çünkü başka acımasız olaylar karşısında,onları yaşayamazdım.Bir kirli gibi savurdum onları…
Bir yılımda gitti ama bir zehir gibi geldi bize.Ağırlıklar belimizi kaç kere eğmişken kaç kez silkelenip,attık üzerimizden.Şimdi geriye baktığımda güçlüymüşüz diyorum.
Darbeler yıktı mı?Tabiki Hayır ve asla yıkamıcak.Sıradaki gelebilir..
Geldi de zaten.Biri oyun bozanlık yaptı.Kendine başka dünya kurup,arada gelelim ama ayrı yerlerde yağmurda fırtınada yuvasız kalalım istedi.Peki bizim yarım dünyalarımız dolsaydı,bekleseydin,yinede gittin..İşte bu yüzden birine kırgınım..
Dilerim ki kurduğun dünyanın bir hiç olduğunu anladığında biz tamamlanmamışızdır..
E hayat!Sıradaki istek parçanı gönderebilirsin…
…
O gitti.Ak saçlı,gül bahçeli mis kokulum,ayaklarına cenneti değil kendimi bile pas pas edebileceğim,gücüm,merhamet aşım, kalbimin en güzel atan damarını ansızın kesti kader.
Sudan çıkmış balık gibi hissediyordum,boş karanlık bir odanın içinde hapsolmuştum.Sanki hayallerimin parçası değildi gidenim,kaderin kötü şans yargıcı tüm yapboz parçalarımı paramparça elime geri yıkmıştı.Alacağın olsun senin..Ve kaderin yapabileceği birşey yok gibi görünüyordu.Kötü yargıç baştan konuşmuştu ya üzecek yada infaz edecekti.
Büyümem için bu olması mı gerekiyordu?
Aslında 5 yıl önceyi birşeyi yanlış biliyormuşum.Çok bağlanma ve sevme.O seni ne kadar sevsede,çünkü biriniz yalnız kalacak BİRGÜN..
Birde kimseyi kimsenin yerine kimseyi koymayacaksın.Yoksa her denemen başarısız olur,rüzgara kapılır yorulursun.Nede olsa herkesin bir tane annesi vardır…Yerine koydukların türevleridir,ama aynısı olamaz…Bunları öğrendiğimde gülmelerimin, mutluluklarımın sonu olacağını bilerek yaşadım.Artık yere düşüp utanıp ağlamak yerine ,utançtan en derinine düşmek yerine hayatı en derinden yaşamayı kabul ettim,sonu ne olursa olsun.
Bu düşüncelerimin arındırılmış niteliği kimse o değil ama alışman gerek…Ve yapıyorum da,hayat bile şüphesiz.
….
İnsan alışır,sızısı kalsada bünyesinde kırgınlıkları taşımaktan yorulsada.Boşluğa düştüm birden peki ya şimdi ne olucak?Herkes birgün hayatında kırık cama değer,kanar izini taşır.Benim değdiğim cam kalbimi ortadan ikiye ayırmış içimdeki Valoru ortaya çıkarmıştı.Cesur ama öfkeliydim.Kaybedecek birşey kalmamıştı sanırım.
Hırçın,sessizliği iyi tanımıştım o sıralar.Ne kadar zıt kavramlar!İşte bu camın acıttığı sızım beni zıtlaştırdı herşeye karşı.Tepkilerim ansızın,yeri geldiğinde zıtlaşmış bağlarım vardı.Her neyse kime niye yapıyordum ki?Onlarla savaşmam iki yılımı aldı.Ama şu an herşey yerli yerinde aklımın dağınıklığı kalmamıştı ki.
Fakat onsuzdum,tamamlanacak bir sürü eksiğim vardı.Ve bu eksiklikler aklımın bir listesinde en baştaydı.Bir rüzgar esti ki o sertliği beni sersemleştirmiş,yolumu kaybettirmiş,benim pusulam olan listemi elimden almıştı.
YA ŞİMDİ ben hangi yoldayım?Bende bilmiyorum.Bildiğim tek şey var.Kaybettim,rüzgar hangi yola çekerse çeksin ben yürüyeceğim.Çünkü ben bunca zaman uykuda olan Valor’a inandım,sesine kulak verdim.
Valorla beraber gölgelerim var benim.Ben onları bırakcakmış gibi olsamda ruhum azap çekiyor,hiç bırakmayacak gibi görünüyoruz,böylede olmalı zaten.Canından hiçbirşey söküp atamıyorsun.Taki gerçek yansımalı Dünya’nın yolu göründüğünde.Ondada sen zaten silikleşiyorsun..