Bazen hepimiz çıkmaza girip dünyaya geliş amacımızı sorgularız. Sanki bu dünyada geçirdiğimiz on yıllar boyunca bir amaca hizmet etmek, bir şeye veya bir kimseye adanmak, bizden ve varlığımızdan daha büyük bir şeye hizmet etmek zorunda olduğumuzu hissederiz.
Bu his çoğu zaman doğrudur. İnsan var olmak ve daha da önemlisi varlığından doğacak tatmine erişmek için bir şeylerin parçası olma ihtiyacını her zaman hisseder. Bu şeyin ne olduğu ise kişiden kişiye değişir. Kanseri tedavi etmeye çalışan bilim insanlarından oluşan bir grubun parçası olmak da, kurgu bir evrenin anlatıldığı bir kitap serisini delice seven insanlardan oluşan bir grubun parçası olmak da tatmin edebilir sizi. Hatta bazen aynı anda her ikisi de…
Dünyaya geliş amacımızı nasıl biliriz?
Her şeyden önce inanç sistemimizle paralel yürümeliyiz. Tek tanrılı dinlere inanıyor olabiliriz, herhangi bir alternatif din sistemine bağlı olabilir, doğayla çalışıyor olabilir veya hiçbir dini külte kendimizi ait hissetmiyor olabiliriz. Peki bu dünyaya geliş amacımızı bulmakta nasıl etkilidir?
Asıl mesele şöyle başlar: İnanç sistemimize göre bir veya birden çok tanrının bizi bir amaca hizmet etmek adına ve bunun yanısıra kendisine ibadet ve şükür etmek için yarattığına inanabiliriz. Eğer inanç sistemimiz bize bunu söylüyorsa bu durumda bize düşen bizi yarattığına inandığımız yaratıcılara ibadet borcumuzu ödemek ve bunun yanısıra bizi niçin yarattıklarını bulmaya çalışmaktır. Eğer bizi herhangi bir yaratıcının var ettiğine inanmıyorsak yaratılış amacımızı bulmak tek işimizdir, fakat bu yolda yalnız olduğumuzu da bilmemiz gerekir.
Dünyaya geliş amacı, bu dünyayı herhangi bir güç yaratmış olsa da olmasa da, burada hüküm sürmesi gereken bir ahenk olduğunu kabul edip ona hizmet etme yöntemimizdir. Bu yol mesleğimizden, sözlerimizden ve eylemlerimizden, fiziksel veya ruhsal gücümüzden doğuyor olabilir.
Dünyaya geliş amacımıza eriştiğimizde nasıl hissederiz?
Belki de aslında en önemli ayırt etme safhası, his dünyamızda dünyaya geliş amacımızın nasıl bir karşılığı olduğudur. Dünyaya geliş amacımıza eriştiğimizde karşılıklı bir tamamlanmışlık hissi içerisine gireriz. Kendimizi iyi hisseder ve başkalarını da iyi hissetireceğimizi biliriz. Her aksiyonumuz kendinden emin bir tavırla gerçekleşir ve aksiyonumuzun sonucunun daima hizmet etmek istediğimiz şeye hizmet edeceğinden emin oluruz.
Yani bizi var eden, içinde yaşadığımız evreni ve gerçekliği var eden büyük enerjinin bir parçası olduğumuzu ve bir parça olarak bütüne en iyi şekilde hizmet ettiğimizi hissederiz. Bu hizmetin insani erdemlerin en yükseklerine sahip olması gerekmez. Daha önce de söylediğimiz gibi bizim dünyaya geliş amacımız kanseri tedavi etmek de olabilir, çizdiğimiz resimler veya söylediğimiz sözlerle yolunu kaybetmiş birine ilham olmak da olabilir. Burada aslolan eylemimizin ne kadar erdemli olduğu değil ne derecede etkili olduğudur.
Modern dünyada, dünyaya geliş amacımız doğrultusunda hareket etmek ne kadar mümkün?
Belki de cevaplaması en zor sorulardan biri de bu. Çünkü biz insanlar bu dünya üzerinde harcadığımız zamanın çoğunu karnımızı doyurmak, bakmakla yükümlü olduğumuz insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek ve sahip olmak istediklerimizi satın alabilmek adına bize para kazandıracak işlerde çalışarak geçiriyoruz. Ve ne yazık ki dünyaya geliş amacı her zaman bize geçinecek parayı sağlamayabiliyor.
Peki tüm bunlara rağmen hala bu amaca hizmet etmek mümkün mü?
Elbette. Sadece bu amacı bulduğumuzda içimizde hissettiğimiz o tamamlanmışlık duygusuna tutunmalıyız. İşte o duyguya tutunduğumuzda, işten veya okuldan eve dönüp uyumadan önce sahip olduğumuz o kısacık zamanda aklımızda olan tek şey o duyguya hizmet etmek olacak.
Ve emin olun siz bu evren, bu evrene geliş amacınız ve bu amacınız doğrultusunda gerçekleştirdiğiniz aksiyonların sonuçlarından etkilenecek olan insanlar için çalışmaya devam ettiğiniz sürece yaşadığınız tatmin devamlı katlanacak. Kendinizi ne kadar adarsanız, evren o kadar yeni kapı açacak karşınızda. Hatta belki de amacınız işinize dönüşecek. İşte bu yüzden hissettiğinizde peşini bırakmayın, yeteneğinize ve arzunuza daima sahip çıkın!
Önerilen İçerik: Hepimiz Mutluluğa Sahipken, Mutluluk Yanı Başımızda Bize Gülümserken Neden Mutsuz Olmayı Seçiyoruz?