İnsanı yakından tanımanın en iyi yöntemlerinden biri hiç şüphesiz ki dünya klasiklerini okumaktır. Çünkü o kitapların içinde kendisini yüzlerce yıl okutacak kadar gerçekçi cesur ve ilgi çeken analizler vardır. Öyle ki günümüz romanlarında -her ne kadar başarılı bir yazar olsa dahi- kitabı bitirip elinizden bıraktığınızda bir tarafı tuttuğunuzu fark edersiniz. Karakterlerden birini daha iyi anlamış hatta daha çok hak vermişsinizdir. Ancak klasiklerde bir karaktere saf yakınlık ve saf tiksinti duymanız neredeyse imkansızdır. Olayların etrafında çevrildiği baş karakterler ansızın tahmin edilemeyecek itiraflarda bulunarak kusurlarını meydana dökerler. Bunun yanı sıra kötü karakter diyebileceklerinizin ise hakkında zalimce düşünemeyeceğimiz güzel özellikleri gösterilir. Yani her şey adeta gerçek hayatta ki gibi ne tamamıyla kusursuz iyi ne de istisnasız kötüdür.
Bu eserler işte insanın doğasını böylesine net ve cesur şekilde yansıttığı için hangi dönemde yazılırsa yazılsın asla bir zaman ait olmamışlardır. Çünkü yıllarda geçse devirde değişse insan hep insandır. Nitekim fevkalade olmaları yayınlandıkları dönemlerde rağbet görmesi anlamına da gelmiyor, aksine yasaklara açıkça maruz kalmışlardır. Örneğin; Charles Darwin’in yazdığı Türlerin Kökeni evrim teorisini öğretmenin yasak olması gerekçesiyle Amerika’da 1967’ye kadar yasaktı. Miguel de Cervantes tarafından 17. yüzyılda yazılan Don Kişot “Hayırseverliğin değersiz kılınması” gerekçesiyle İspanyol engizisyonu tarafından yasaklandı. Harper Lee’nin yazmış olduğu Bülbülü Öldürmek, yayımlandıktan 1 yıl sonra yazara Pulitzer ödülü kazanmasına rağmen ironik bir biçimde ırkçılık içerdiği gerekçesiyle yasaklandı. Şaşırsanız bile Lewis Carol’un yazdığı ve hepimizin bildiği Alice Harikalar Diyarında isimli masal kitabı hayvanlara insani özellikler yüklendiği ve bunun insanlara hakaret olduğu gerekçesiyle 1931 yılında Çin Hükümeti tarafından yasaklandı. Belki de en iyi olma yarışında başı çekecek olan Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı Rusya’da gerici bulunarak yasaklandı.
Peki neden şimdi tüm dünyanın okumak için yarıştığı, beğendiği ve hatta okumuş olmanın kültür seviyesinde bir ölçüt kabul edildiği eserler yayınlandıklarında yasakların hedefi oldu. Bence tamamıyla üstüne alınmakla alakalı. İnsanlar o dönemde bu eserleri okuduğunda bir insanı hırslarıyla, ihtiraslarıyla, kötü emelleri,düşünüp söyleyemedikleriyle birlikte tüm çıplaklığıyla gördüler ve bunu üzerlerine alınıp bu çıplaklıktan rahatsız oldular. Tabi ki bu rahatsızlıkta devamında yasakları getirdi. Ancak kısılmaya çalışılan ses eğer gerçekten yasaktan uzun ömürlüyse darbelerden asla zarar görmez. Şuan ise insanlar bu kitapları okurken tüm atıfların ve tasvirlerin o dönemin insanlarına yapılmış olduğu tesellisiyle kendilerini rahatlatabiliyorlar. İşte tüm bu düzen dünya klasiklerinin klasik dünyaya maruz kalışının hikayesidir.