“Dünyanın en büyük problemi, akılsız ve fanatik kişilerin kendilerinden son derece emin olması, buna karşılık zeki insanların sürekli şüpheler içinde olmasıdır.”
Bertrand Russell’ın bu sözleri aslında bu sendromu çok güzel özetlemektedir.
Psikolog Justin Kruger ve David Dunning’in adlarını koydukları bu sendrom maalesef ülkemizin de kanayan yarasıdır.
Kimi kaynaklar bu sendroma “Superiorite iİlüzyonu” da demektedir. (üstünlük yanılsaması)
Bu sendrom özetle;
Bilgi azaldıkça artan cesaret, insanların kendine olan güvenini arttırıcı etki yaratarak özgüven patlamasına neden olmaktadır.
2000 yılında Nobel Ödülü alan Dunning ve Kruger adlı psikologlar, bu etkiye kapılmış insanların özelliklerini şu şekilde sıralamışlardır;
- Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler.
- Bilgiyi ve eğitimi aşağılama eğilimdedirler
- Çok laf az iş yaparlar.
- Her konuda bilgileri vardır, işin uzmanlarından bile daha fazla bildiklerini iddia ederler.
- Hiçbir bilgileri olmasa da “ben bunun böyle olacağını biliyordum” derler.
- Üstlerine karşı çok saygılıyken astlarını ezerler.
- Bugün canhıraş savunduğu şeylerin yarın tam karşısında olabilirler ve sanki hep karşısındaymış gibi davranırlar.
- Başarısız olduklarında bile durumu kabul etmez, suçu kendileri dışında ararlar.
- Kendi düşünce ve davranışlarının mutlaka en doğru şey olduğunu savunur ve aksini kabul etmezler.
- Gerçek apaçık ortada olsa dahi düşüncelerine tersse altında başka bir şey var diyerek hala kendi savunduklarını size anlatmaya devam ederler.
Peki bu etki nasıl azaltılabilir? Elbette eğitimle. Bu sendroma tutulmuş kişiler eğitildikçe gerçeklerin, aslında ne kadar az bildiklerinin farkına varmaya başlarlar. Yapılan çalışmalarda özellikle “farkına varma” evresi incelenmiş ve bilgi arttığında farkındalığın da arttığı gözlemlenmiştir.
Şöyle düşünün; Özel sektör veya devlet memurları fark etmeksizin az biraz girişimci ruha sahip olanların aklına gelen ilk işler;
- Kafe, restoran, bar açmak
- Butik otel işletmek
- Oto yıkama açmak
- Çiğ köfte, börek vb. bayiliği
- Su bayi ve bunun gibi diğer herkesin kolay yoldan zengin olacağını düşündüğü işler.
Sektör hakkında derinlemesine analizler yapmadan, öngörülemeyen maliyetleri hesaplamadan, ön yönetim/ yönetim, fizibilite raporlarına hakim olmadan, konjonktür hakkında analizler yapmadan, ana sermaye, işletme sermayesi gibi kavramları bilmeden, tedarikçi anlaşmaları, ödeme koşulları, vergi mevzuatı, işçi ve amortisman sürecini anlamadan ve müşteri alışkanlıklarından tutun da piyasaya egemen dinamikleri tanımadan batırılmaya hazır, çok azdan hatırı sayılır sermayelere kadar birikimlerin nasıl eridiğini ve hiç olacağını öngöremeyen bu girişimcilerin ülkemizde her yıl 10.000 şirket kurduğunu biliyor muydunuz?
Bu şirketlerin %90’ından fazlası ilk yılını doldurmadan batmaktadır.
Sadece iş yaşamında değil, aşı karşıtlarından düz dünyacılara kadar çok geniş bir yelpazede Dunning Kruger etkisini görmeniz mümkündür. Tabiri caizse bilgisi yok, fikri var insanları sağdan soldan duydukları temelsiz argümanlardan destek alarak çok az bilgiyle ilgili konularda büyük bir cesaret ve özgüvenle kendilerini küçük düşürürler.
Buna karşın bilgili insanların fazla mütevazi tutumları, gerek siyasette, gerek iş dünyasında gerekse de günlük hayatta pasif bir rol oynamalarına, piyasayı cahil cesareti olan insanlara bırakmaya neden olmaktadır.
Her insanın hayalleri, hedefleri vardır. Elbette yaşamına nasıl yön vereceğini belirleme hakkı da vardır. Bu amaçları gerçekleştirmek için atılacak adımları çok iyi hesaplamak, hayal kırıklığı yaşamamak için yaş tahtaya basmamak gerektiğinin bilincinde olmak çok önemli. Hangi iş fikriniz veya kariyer hedefiniz olursa olsun, çok çalışmadan, çok iyi hazırlanmadan, çok iyi analizler yapmadan veya profesyonel destek almadan yola çıkmayın. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamaya gayret edin.
Tüm hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle.