Lütfen artık dünyayı daha da fazla değiştirmek için uğraşmayın. Yeryüzündeki tek canlı insan değil. Bırakın ağaçlar ve hayvanlar da yaşasın. Yeterince bozup, harcayıp, kirlettiniz zaten.
Savaşlar, barajlar, yangınlar, katliamlar… Doğada olan ve doğal olan herşeyi yok ettiniz. Ne biçim bir canlı bu insanoğlu. Ona yarar sağlayacak her güzel şeyi yok ederek, sevebileceğini sandığı çirkinlikler yapıyor. Sonra da o zarar verenlerin suçunu masum insanlar çekiyor.
2020 başlayalı üç ay bile olmadan başımıza gelmedik kalmadı. Tüm dünya huzursuz ve mutsuz. Mutluluğu bulabileceğimiz yer yok artık. Kendi küçük evlerimize kapansak da mutlu olamıyoruz. Çünkü dışarıda kalan başkaları acı çekiyor. Üzülüyor.
Yapmayın! Bir ağacın yaprağını bile çekip koparmayın! Ağaçları kesmeyin. Yakmayın. Eksik kalsın pikniğiniz, çöp yakmanız. Atmayın zaten o çöpleri doğaya. Bebek bezleri ve içki şişeleri doğaya ait değildir. Onlar topraktan yetişmedi.
Zaten topraktan yetişen her şeyin de geniyle, yapısıyla oynadığınız. Ne toprak eski toprak ne yediklerimiz eskisi gibi doğal ata tohumuyla yetişmiş gıda. Ormanları yaktınız, toprakla, sebze- meyvenin geniyle, gıdalarımızla oynadınız. Sağlam bir şey bırakmadan bozmaya devam ediyorsunuz.
Siz güzel manzara görün diye coğrafyayı değiştiremezsiniz. Dağları kesip, ormanları taşıyıp, yeni ırmaklar, doğal su kanalları açamazsınız ki. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Betonla doldu her yer. AVM.ler açtınız her yere ama oraya gidecek insan kalmadı.
Dünyayı ve doğal olan herşeyi yok ettiniz, şimdi insanı yok ettiriyorsunuz. Doğa kızdı size. Sevdiklerinize zarar vererek sizden intikam alıyor. Zararcı, düşman ruhlu, sevgisiz insanları değil, sevmeyi bilen, masum canları alıyor. Sizin elinizde sevdikleriniz kalmıyor.
Bilmiyorum, belki de bu çirkin dünyada yaşam mücadelesi vermeyelim diye biz iyi insanları koynuna alıyor doğa. Yaşadığımız kadar daha ne bela, ne kötülük, ne çirkinlik göreceğiz belli değil. Huzur kalmadı buralarda. Doğal olan bir şey yok. Ne insan, ne hayvan mutlu değil. Yediklerimiz – içtiklerimiz bizi hasta ediyor. Para üzerine kurulu bir dünya yarattınız.
Dertlerin ardı arkası kesilmiyor. Dünyadaki günler, haftalar süren orman yangınları, depremler, çığ felaketleri bir yana; otuz –kırk sene önce adını bilmediğimiz bir sürü yeni hastalığımız oldu.
Eskiden insanlar yorgunluktan kalpten ya da yaşlılıktan ölürmüş. Şimdi minnacık bebekler bile hasta doğuyor. Ne gün görecekler onlar bu dünyada? Anne baba olmak için bir minik canı kattığınız bu dünyada güzel olan ne kaldı? Yazık. Üzülüyorum. Çok seviyorum ama çok üzülüyorum onlar için. Çok uğraşacaklar hayatları boyunca.
Lütfen artık dünyayı ve doğayı serbest bırakın. Yok etmeyin. Silahlar, yangınlar, koca koca inşaat makineleri ve dozerler yok olsun. Dokunmayın havaya, toprağa. Dokunmayın ağaca ve hayvanlara. Bırakın onlar da yaşasın. Onlar yaşasın ki biz de yaşayalım. Hem de sağlıkla.
Artık huzurun sağlıkta olduğunu anlayacak yaşa geldik. Bırakın da doğamız, sağlığımız ve huzurumuz olsun artık.
Dokunmayın iyilere.