İnsan nasıl yaşar? Hiç düşündünüzmü ya da aklınıza hiç geldimi bu soru… İki insanın sevgisiyle dünyaya gelen birkaç küçük sevgi tohumuyla dünyaya gelen bir fidan ve bu fidanı dünyaya getirmek sadece bu işin başlangıcıdır .İnsanlar hep küçükken sevilir ve sonra büyüyüncede kaderine terkedilir birdenbire üzerine ağır sorumluluklar ve bu daha birçok problemle uğraşmak zorunda kalır… Halbuki alıştığı şey bu olamaz belkide ona duyulan sevgi sadece ona oynanan bir oyundur…ve bu oyun o kadar tehlikelidir ki çünkü sevgisiz bir fidan kurumaya yüz tutmuş bir ağaçtan farksızdır, fidanken gördüğü sevgi ağaç olduğunda nefret edilen ve unutulan ve artık anıları bile hatırlanımayan biri olmuşsundur…
Yani sevgi bir yalanmıydı…o duyulan saygı sadece gösteriştenmi ibaretti…Hani nerde yanında olan insanlar dur yoksa onlardamı hayaldi… Meğer ben gerçek diye hayalimi yaşıyordum.Neden bir bir insanı hem sevgisiz hemde sadece gerçek olmasını bekleyerek geçen yıllarınıda çaldınız… Uykusuz gecelerde ben ne hata yaptımda bu kadar yalnızım diyerek hala kendini sorgulayanları ne çabuk unuttunuz…gözlerimiz kızarırken siz nerdeydiniz yoksa sizde bizim gülen suratımızımı hayal ediyordunuz…
Gerçekten insan sevgisiz bir hiç öyle bir hiçlikte dolaşıyorki ne bir umut ne de o sevgi dolu anıları kaplayan zehirli sarmaşıklar, Artık öyle bir hissizleşmişiz ki batan zehirli sarmaşıklar bile güzel hissettiriyor…
Belki beni anlar diye geçirdiğimiz saatler şimdi son ahlarını çekiyor, artık yabanilerle benim aramda bir uçurum köklerim topraktan ayrı, taşı yaran bir nefret var artık,umutlarım dökülmüş gök gürültüsü dostum olmuş, şimdi benden daha da nefreti varmı? Seslerim kısılmış kapkara bir güneşten geliyor…Artık ne kimseye duyuracak derdim ne de kimseye dokunacak kalbim kaldı…Zaman hızlıca kayıp gidiyor şimdi siz yerin altında benim köklerime uzanmaya çalışmayın çünkü benim köklerim size tutunmaya çalışırken siz söküp attınız bakın benim köklerim tutundu hemde öyle bir tutunduki artık ne sizin sevginize ne de saygınıza ihtiyacı var…