Yananlar insanlar degil; yaşamlar, duyguylar ve düşünceler.
Farklı bir gözden bakmak dünyaya, ne zor insanların gözünden.
Tüm ışıkların kararttığı bir hüzün var benliğimizde.
Geceyle konuşmaya başlayan bir huzursuzluk, gündüzleri içimizi kavuran çölleri besler,
Bizsizlik bize muhtaç bizse umuda,
Hislerimiz yok oluyor batan günün ışıklarında.
Korkular namlunun ucunda patlayacak,
Kanlar savruluyor yaprakların arasına,
Bedenler kusuyor ruhları,
Ruhlar özgürleşiyor sahtecilik olmadan.
Bir gün daha batıyor doğuşu beklemeden.
Ezberletilmiş doğrular artık yalanlar,
Yaşamalarımızı sömüren sistemler, bizlere rağmen yaşamı da yalanlar.
Uyanan zihinler kalkmadan, oturtulan sistemler sadece paraya tapar bensizlikleri içinde .
Fısıltılar yetişemiyor güne,
Düzen kusuyor düzensizliği,
Renkler kör ediyor düşüncesizliği, ayrımcılığı.
Uyumlu koyun sürüleri bizler ,
Ot yemekten sarhoş olmuş insanlar…
Otsuzlaşmış çayırlar artık büyütmez çiçekleri bağrında.
Uyanın! Çünkü uyumsuzluk büyütecek bizi güne,
Uyanın! Çünkü baş kaldırı yok edecek var edilen adaletsizliği, tutsak edilen özgürlüğü.
Ve bağırın gördüklerinizi, körlük ele geçirmeden zihinlerimizi…
Sömürülen emek şimdi direniyor sömürülmemeye…
Susan bu sefer denizin dalgası , güneşin ışığı olmayacak
Bu sefer susan, sonbaharın son yaprağı olacak.
Düşecek toprağa var etmek için tekrardan baharı…