Modern Dünyanın Bir Parçası Olmayı Reddetmek Mümkün Mü?
İnsanın sosyal bir varlık olması dolayısıyla bunun, ilk başta oldukça zor görünen bir seçim olduğunu söylemek mümkün. Peki eğer yeterince sayıya sahipseniz, yani topluluğunuz yeterince kalabalıksa? O zaman da modern dünyanın koşullarından ve cezbedici yanlarından etkilenir misiniz? Yoksa bir kendinizi yine kalabalık bir bütünün parçası hissetme tatminine ulaşır mısınız?
Bunu başarmış ve kendini günümüz dünyasının şartlarından soyutlamış oldukça fazla topluluk, bu topluluklara bağlı yüz binlerce insan var. Peki bu seçimi neden yapıyorlar ve kim onlar? Gelin onlarla tanışalım…
1) En Ünlüleri: Amiş’ler
Amiş’ler, Amerika Birleşik Devletleri’nin özellikle de Pensilvanya ve Kanada eyaletlerinde yaygın olarak yerleşmiş, tutucu bir hristiyan topluluktur. 18. Ve 19. Yüzyılda ağırlıklı olarak İsviçre, Fransa ve Almanya’dan gelmiş göçmenler tarafından kurulmuşlardır. Kendilerine has bir dilleri olduğu söylenebilir çünkü Almancayı özel bir şive ile konuşurlar.
Din ile Alakalı Konularda Ayrışıyorlar
Özellikle din ile alakalı tutumları sebebiyle toplumdan ayrılırlar. Bu terimin anlamı, Topluluktaki insanların çocukken değil yetişkinken vaftiz edilmesi yani, yaşam tarzı konusunda bir seçim yapması ve Amiş kurallarını özgür iradesi ile benimsemesi için yeterince büyümesi beklenir. Bu uygulamaya Rumspringa adı verilir. Amiş’ler İncil’de din ve ahlak kurallarının beyan edildiği “Dağdaki Vaaz” isimli vaaza göre hayatlarını sürdürürler. Onlara göre tanrı herkese eşit ve adil davranır. Sade ve gösterişten uzak bir hayat sürülmelidir.
Amiş kurallarını benimsemiş bir yetişkinin kendi dininden ve mezhebinden olmayan biri ile evlenmesi kesinlikle yasaktır. Modaya ayak uydurmak gibi bir dertleri yoktur. Basit ve oldukça sade bir giyim tarzları vardır ve yıllardır bu tarzı korumuşlardır. Amiş’ler teknolojik aletlerin çoğundan uzak yaşarlar. Yaşantılarını olabildiğince geleneksel yollarla sürdürürler. Tarımla uğraşırlar ama bunun için modern tarımın nimetlerinden faydalanmazlar. Hastalandıklarında ilk olarak doğal tedavi yöntemlerine başvururlar. Hastaneye gitmek adetlerinde yoktur. Hastaneye gitmek zorunda kaldıkları bir durum ortaya çıkarsa da bu tüm topluluğu ilgilendiren bir olay gibi karşılanır ve hastane masrafları için herkes para öder.
Teknolojik Alet Kullanmıyorlar
Yaşadıkları köy ve kasabalarda telefon, bilgisayar, televizyon gibi teknolojik aletler kullanmazlar. Yalnızca çok acil durumlar için kullanılmak üzere yerleşim yerlerinin merkezinde bir telefon bulunmaktadır. Geceleri hava karardığında evlerine girerler, mum ışığında otururlar. Bu onlar için artık günün bittiği saattir.
Fotoğraf Çektirmek de Yasak
Amiş’lerin fotoğraf çektirmeleri de yasaktır. Ruhlarının uçup gideceğine inandıkları için fotoğraf çektirmezler. At arabası kullanırlar. Devlete vergi ödemez veya askerliğe gitmezler. Kadınlar evlenene kadar siyah, evlendikten sonra ise beyaz başlık takarlar. Erkekler ise evlendikten sonra bıyıklarını kesip sakal bırakmaya devam ederler. Bu, toplulukta yerleşmiş bir ifade biçimidir. Kadın da erkek de çok çalışır. Çok çocuk sahibi olmak ile alakalı bir sorunları yoktur. Doğacak her çocuk iş gücüne katkıdır. Çocuklar sekiz yıl boyunca devlet okullarında eğitim görürler.
Eğer bir Amiş topluluk kurallarına uymayı reddederse, ihtiyarlar topluluğu bu kişiyi aforoz eder. Aforoz edilen kişi topluluktan çıkartılmış demektir ve yaşam alanından uzaklaştırılır. Bu kişinin bir daha topluluğa dönmesi pek mümkün değildir.
Modern Yaşama Kılıçlarını Bilemiş Diğer Topluluklar
Her ne kadar Amiş’ler bu alanda en ünlü ve en kalabalık topluluk olarak görülse de aslında, benimsedikleri tüm bu düşüncelere rağmen hala dış dünya ile hatırı sayılır bir iletişimde olduklarını söylemek mümkün. Gelin bir de kendilerinin dışında var olan dünyayı kökten reddeden topluluklara göz atalım:
2) Sentinel Kabilesi
Sentinel Kabilesi denen topluluk, Hint Okyanusunda küçük bir adada yaşıyor. Dış dünya ile kesinlikle iletişim halinde değiller ve bunu korumak için de olağan üstü bir çaba sarf ediyorlar. Tarih boyunca adayla iletişim kurmaya çalışan pek çok insan adalılar tarafından reddedildi çünkü adanın halkı dış dünyadan gelecek müdahalelere maruz kalmak istemiyorlar.
Bu tutumlarını da adaya yaklaşan gemi ve helikopterlere ok ve mızraklarla saldırarak açıkça gösteriyorlar. Adada yaşayan halk oldukça ilkel ve genelde ada içerisinde yaşayan halka ait yakından çekilmiş herhangi bir fotoğraf yok. Bu halk tarım ile uğraşmıyor ve eski ilkel kabileler gibi avcılıkla geçiniyorlar. Ada’nın içinde tam olarak nasıl bir sosyal dinamik işlediği ise bilinmiyor.
3) Palmerston Adası’nın İnsanları
Thomas Marsters isimli kaşif, 1863 yılında altın avi için Kaliforniya’ya ulaşmaya çalışıyordu. Fakat yolu bir şekilde Palmerston Adası ile kesişti. Rivayete göre, Thomas Marsters adaya çıktığında yanında üç karısı vardı. Adada yapacak pek bir şey bulamadığından kendine burada bir yaşam alanı oluşturdu ve dördüncü karısını da adada buldu.
Ölmeden önce on yedi çocuğu ve elli dört torunu vardı. Ada şu anda hala dış dünyaya kapalı. Güney Amerika ile Avustralya arasında bulunuyor. Günümüzde Palmerston Adası’nda aynı soydan almış üç kişi yaşıyor.
4) Tristan da Cunha Adası Yerlileri
1506 yılında keşfedilen ve İngiliz krallığına bağlanan bu ada dünya ile en az iletişim kuran topluluklardan birine ev sahipliği yapıyor. Adanın bilinmesinde ki en büyük etken adanın yer yüzünde ki en yalnız ada olması. Ada herhangi bir kıtaya en uzak olan kara parçası.
Adanın ortasında ise aktif olmayan bir yanardağ var. Aralık 2015’te açıklanan verilere göre 268 kişilik soyutlanmış bir topluluk adada yaşamına devam etmektedir. Senede bir kez uğrayan yük gemisi haricinde ada ile iletişim kurmak pek mümkün değildir.
5) Asaro Kabilesi
Bu kabile ise herhangi bir adada yaşayıp, doğa tarafından izole edilmiş olmamalarına rağmen dış dünya ile iletişim kurmayı reddedenlerde. Asaro kabilesi oldukça ilkel şartlar altında yaşar. Papua Yeni Gine yakınlarında yaşayan topluluk dağlık alanlarda barınır ve yerleşim yerlerini gizli tutmak için çaba harcar.
Binlerce yıldır bu şekilde yaşayan kabile mensupları, düşmanlarına ürkütücü görünmek amacıyla vücutlarına çeşitli boyalar sürer ve tuhaf takılar takarlar.
Bu Böyle Devam Edebilir Mi?
Elbette! Amiş’ler gibi uygarlığın ve değişen dünyanın tam ortasında da olsanız, Tristan da Cunha Adası Yerlileri gibi yaşamın devam ettiği herhangi bir kara parçasına en uzak noktada yaşıyor da olsanız kendinizi izole etmeniz mümkün. Ama anladığımız kadarıyla bunun için en önemli dinamik yine bir topluluğun parçası olmak.
Belki modern dünyanın bir parçası olmayı reddedebilirsiniz ama tek başınıza hayatta kalmak mümkün değildir. Bu yüzden sizin ile aynı inançlara sahip, aynı dili konuşan ve aynı yaşamsal dinamiklere inanan bir insan kalabalığının parçası olmak insani bir mecburiyettir. Bu toplulukların dış dünya tarafından herhangi baskıcı bir müdahale ile karşılaşmadıkları sürece yaşantılarına devam etmelerinin mümkün olduğu söylenebilir.