Evlerimizde kapalı kaldığımız 3 hafta sonunda hayatımızı daha fazla internet ve mobil telefonlar üzerinde geçirmeye başladık. Birçok işimizi internet üzerinde, eskiden olduğundan daha fazla çözer olduk. E-ticaret zaten hayatımızın bir parçası idi; ancak evden çıkamadığımız bu dönemde sosyal medya ve dijital eğlence yöntemleri bizim için daha da önemli bir hale geldi.
Uzaktan çalışma ve uzaktan eğitim uzun zamandır hayatımızda yer alan teknolojiler olmasına rağmen bu araçları içinde bulunduğumuz dönemde zorunlu olarak daha fazla kullanmaya başladık. Önümüzdeki süreçte evlerimizde geçirdiğimiz zaman arttıkça resim, müzik, film, dans gibi pek çok sanat dalında tüketimimiz de daha fazla dijitalleşecek.
Bilindiği gibi, 21. yüzyılda sanat yeni bir boyut kazanırken, 3 boyutlu yazıcılar, algoritmik sanat, VR (Sanal Gerçeklik), AR (Artırılımış Gerçeklik) ve AI (Yapay Zeka) gibi teknolojiler ile yeni tarz sanat eserleri de hayatımıza girdi.
Sanat esasta sosyal ve bütünleştirici bir olgu. Dijital teknolojiler, bize her ne kadar kendimizi izole ederek sosyalleşmeyi sınırladığımız ve sanatın bütünleştirici etkisinden uzaklaştığımız hissini verse de esasen iki farklı yönden bizi bir araya getiriyor.
Dijital teknolojiler, farklı mekanlarda olan sanatçıların bir arada dijital araçları kullanarak ortak sanat üretmesini destekliyor. Bu çerçevede, örneğin Londra Sanat Üniversitesi Profesörü Fred Deakin, interaktif dijital sanat dersinde “Modual” isimli çalıştayda öğrencilerine dijital araçları kullanarak farklı branşlardan farklı yetenekte sanatçıların birlikte sanat üretmeleri konusunda yeni bir vizyon açıyor. Bu ve benzeri örneklerin çoğalması sonucunda tek bir sanatçının yalnız başına yapması çok mümkün olmayan yeni tarz sanat eserlerinin ortaya çıkmasına da zemin hazırlanmış oluyor.
Berlin’de kurulan Kunstmatrix.com, kürator ve sanatçılara eserlerini sergilemek için 3 boyutlu sergi galeri ve odaları sunuyor. Bu odaların duvar renklerini seçmekten odanın içinde sanat eserlerini istenilen şekilde yerleştirmeye, ışık ve gölge oyunları yapmaya kadar birçok yaratıcı ve kolay kullanımlı özellik bulunuyor. Ayrıca bu galerileri gezen kullanıcılara ilgili sanatçı ve sergiye kolayca erişme ve arzu ederlerse eserleri satın alma gibi alternatifler de sunuluyor.
Şu anda bu teknolojileri en iyi kullanan müzeler arasında J. Paul Getty Müzesi (Los Angeles), Vatikan Müzesi (Vatikan), Guggenheim Müzesi (Bilbao), Ulusal Tarih Müzesi (Londra), Rijksmuseum (Amsterdam) ve Ulusal Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi (Güney Kore) yer alıyor.
Her değişim ve gelişim sürecinin doğal bir sonucu olarak iş yapma şekilleri ve modelleri değişiyor. İnsanların Covid-19 salgını sonrasında uzaktan eğitim ve dışarıda daha az zaman geçirme eğilimine girmesi ile birlikte, daha küçük galerilerde de doğal olarak ziyaretçi sayılarında azalma ve satış konusunda endişeler oluşuyor. Ancak dijtalleşmenin, galerilerin işlerini azaltmak bir yana daha da artıracağı beklentisi çok daha yüksek. Dijitalleşme ile beraber insanların sanata erişimi daha kolaylaşıyor, sanatı öğrenmek daha kolay ve eğlenceli bir hal alıyor ve sanat eseri yaratma konusunda yeni boyutlar ile yöntemler ortaya çıkıyor.
Bilindiği gibi, galerilerin her zaman daha özel hizmet bekleyen ve bire bir ilişki içinde olmayı tercih eden özel bir koleksiyoner müşteri grubu var. Londra’daki Bosse & Baum’un direktörü olan Alexandra Warder, teknoloji yatırımı yapıp dijital pazarlama araçlarını kullanarak daha önce erişemedikleri bir hedef kitleye eriştiklerini ve tüm butik galerilerin dijital teknolojileri akıllı ve etkin biçimde kullanarak ziyaretçi ve satış potansiyellerini artırabileceklerini vurguluyor. Warder, ayrıca galerilerin, sanatçıların ve küratörlerin ARTSY gibi sanatın Amazon’u olan pazaryerlerini kullanıp orada mağazalar açarak çok daha büyük hedef kitlelere ve açık artırma gibi altyapı araçlarına ulaşarak yeni gelir modelleri yaratabileceklerine değiniyor.
Galerilerin kendilerine dijital üzerinden trafik yaratmak ve marka bilinirliklerini artırmak için Google Adwords, SEM ve SEO stratejilerini iyi planlamaları sonrasında sosyal medyada sadece resimlerin ve/veya sanat eserlerinin fotoğraflarını paylaşmakla kalmayıp, bunları Pinterest, Facebook ve Instagram’da ön plana çıkaracak interaktif stratejiler üzerinde de düşünmeleri gerekiyor. Açılışların Youtube’da kanal açılıp yayınlanması, Facebook üzerinden galerinin sürekli canlı yayınının olabileceği bir altyapının oluşturulması, galeriyi ziyaret edenlerle sergi ve eserlerle ilgili olarak çekilen kısa interaktif videoların Instagram TV’de paylaşımı, sanatçılar ile röportajlar ve influencer işbirliklerini bu stratejiler arasında saymak mümkün.
Internet üzerinden gelen ziyaretçileri satışa yönlendirmek için Google’ın 2017’de Google Feed adıyla devreye aldığı ve 2018’de Ad Discover olarak yenilediği haber akışını sağlayan uygulamasını kullanmak mümkün. Bu uygulama ile Google, arama motoru üzerinde sanat ve benzeri her konuda arama yapan hedef kitleye ulaşmak için akıllıca bir çözüm sunuyor. Mesela yatırım amaçlı sanat eseri almayı hedefleyerek sadece “Yatırım ve Sanat” adıyla bir kampanya yaratmak veGoogle Merchant uygulaması ile birleştirerek satışa yönelik Google AdWork kampanyaları tasarlamak artık çok daha hızlı ve kolay bir hale geldi. WooCommerce bu konuda kullanılan etkin yazılımlardan biri olarak ön plana çıkıyor.
Ayrıca evden çıkmanın azaldığı bu dönemde AR ve VR kullanarak koleksiyonerlere özel ve pahalı eserleri online olarak tanıtmak, bu eserleri özel kurye ile koleksiyonerlere ulaştırmak ve kapıda ödeme alma seçeneği sunmak gibi yeni işbirlikleri de galeriler için farklı fırsatlar yaratabilir.
Sonuç olarak, teknolojik gelişmeleri ihtiyaçlar çerçevesinde yenilikçi biçimde kullandığımız sürece yeni ürün ve hizmetler, hayatımızın her alanında tüketiciye kolaylık, hız ve keyif vermekle kalmayacak aynı zamanda sosyal platformlarda paylaşımı artıracak bir etki de yaparak hayatımızda fark yaratacak…
Tunç M. Berkman