Kalabalık yalnızların kayboluş durağıdır…öylece akıp giderler aralarından, kimsenin fark etmediği keşfedilmemiş ihtişamdır onlar…Suskunlukları gözlerini yakar, kimsenin kimsesi olmuş derin hiçliklerdir onlar…Değerlerini bilene kucak açmakta tereddüt bile etmeyeceklerdir, herkesin dertleriyle dertlerine dert edinir onlar…
Derd-i şah onları şöyle anlatır;”Karanlıkta saklanıpta diğerlerini aydınlığa çıkaran ne kimsesizler gördüm…Onlarki hayatlarını başkalarını mutlu etmeye adayıpta, Kendilerini derin bir sessizlikle boğanlardır…”
Onlarki hıçkırıklarını boğazına düğümleyenlerdir,Onlarki kırıkları elleri kanayarak birleştirenlerdir, Gönüllerini sadece hakka bağlayan suskun delillerdir,Kaldırım kenarlarında ayakları tökezleyendir, onlar kömür gibidir dışlarından pek anlaşılmayan ama başkalarının dertleriyle yanınca içlerini ısıtandır…Onlar kömür gözüken elmaslardır…Kendilerini küçük gören yüce gönüllü kalplerdir onlar…Yalnızlığı seviyorum deyipte içten içe eriyenlerdir onlar…Başkaları değerinizi hiç bilmedi değil mi? Hep dışladılar sizi değilmi?Hep arkanızdan atıp tuttular değilmi? Siz onlara sevginizi verdiniz onlar sine nefret kustular değilmi? Suskunluğunuzun üstünü örtpas ettiler değilmi? Gözleriniz dolduğunda iyimisinle sildiler değilmi? Sana ne olduğunun sebebini sorduklarında çok kaldılar değilmi? Siz güldüğünüzde neden çok gülüyorsun dediler değilmi? Sizi sadece işleri düştüğü için aradılar değilmi?
Yalnızlar içlerimizdekini kalpleriyle anlatan en büyük şairlerdir, Keşfedilmeyi beklerler ama hiç kimse farketmez onu, etrafındakilere yapboz parçaları bırakırlar ama kimse çözemez onları…Yalnızlar derin sularda yüzmeye devam edecek kalabalığın nefesi kesilene kadar…