Hiç kimse? Hem de o hiç bilmiyor, yüreğimde batık bir geminin yüzdüğünü. Diplere kadar göçüyor yavaş yavaş acısını sadece gemi beden çeker fakat acının sesi Karadeniz de yankılanır. Ben de istemez miyim tabii ki sevmek, fakat kaderimde bu varmış başüstüne sabret. Rabbim gönlüne göre versin dediler, gönlüm nasıl yanmaktan kabarmış bilemediler. Gelen tatlı geldi, tuz basıldı yarama sanki. Ben rabbimden her zaman hayırlısını diledim fakat her hayrın zorluğu da varmış, rabbim hayırlısını nasip et derken kolaylaştır, zorlaştırma demeyi de bilemedim. Ben ne yaşayışlara şahit tutulmuşum, sevmek adı altında neler görmüş neler duymuşum. Bir de bana seni seviyorum diyenler var, kusura bakma güvenemiyorum da diyemiyorum, ben yaşamadan bıkmışım, ben sevemiyorum diyemiyorum. Bir de tutturmuş bir ömür yaşayacak, ben bunu kabullenemiyorum. Ben baştan yapmışım bir hata, denemeyi göze alamıyorum. Ben yıkık, ağırbaşlı kargo gemisi kendine zor bakanlardan, görenler der, bu yıkılır, kaldıramaz, gidişatım bile tahmin edilir. Ben kendimden başkasına göz değdiremiyorum, biliyorum biraz daha yük alsam yıkılırım, bu yüzden kimseyi kabullenemiyorum. Hiç kimse! Hatta o hiç bilmiyor. Ben biliyorum da ne oluyor sanki, söz geçiremiyorum. Ben bilsem bile ne olacak, anlatamıyorum. Ben ağlasam, vursam, kırsam ne fayda, gösteremiyorum. İçimi açıp önüne dökemiyorum. Yanaşma, yıkılırım ben de, sen de perişan oluruz bunu kabullendiremiyorum. Hiç kimsecikler bilmiyor! Ama o hiç bilmiyor. Deniz kenarında gün batımı yönüne doğru usul usul giden gemiye gözü takılan bir güzel. Manzarası güzel değil mi? Yükü de ağırdır. Acısı da da fazladır. Bir kornası koca Karadeniz’i yankılatır. Derdi sesine vurmuştur artık. Hiç kimsecikler! Hele ki o hiç bilmedi.
Derdi sesine vurmuştur artık.
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum