Birleşik Krallık, yani İngiltere’yi de kapsayan ülkeler, Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma kararını 2016’da yaptıkları referandumla almıştı. Yüzde 51.9 AB’den ayrılalım, yüzde 48.1 ise ayrılmayalım demişti. İngiltere’nin AB’den ayrılma taraftarı olan iktidardaki Muhafazakar Parti’den Başbakan Theresa May, ülkenin ekonomik ve politik sıkıntı çekmeden bir anlaşmayla ayrılması için 2016’dan 2019’a kadar çok uğraşmıştı. Ancak bir türlü AB ile yapılacak anlaşmayı parlamentoya kabul ettirememiş, kendi partisinden bazı milletvekilleri de dahil olmak üzere pek çok milletvekili taslak halindeki anlaşmaları beğenmemiş, May’i başarısızlıkla suçlamıştı.
İngiltere halkı, AB’nin yaptırımları, gelecekteki sınır sıkıntıları ve ekonomik yaptırımları fark edince “Brexit” olarak adlandırılan Avrupa Birliği’nden ayrılma kararına “evet” dedikleri için çok pişman olmuştu. Başta başkent Londra olmak üzere İngiltere’deki pek çok şehirde halk büyük eylemler düzenleyip tekrardan referandum yapılması için çağrıda bulunmuştu. Buna rağmen tekrar referandum yapılmamıştı. Referandumda AB’den çıkmak isteyenlerin çoğu 65 yaş üstü kesimdi. Ancak sürecin kötü yönetilmesinden dolayı yaşlı kesim bile eylemlere katılıp “Pişman olduk, referandum tekrarlansın” diye pankartlar açmıştı. Ancak, Brexit tarihi ertelendikçe ertelendi, Theresa May süreci iyi yönetemediğini itiraf edip istifa etti. Bu nedenle Birleşik Krallık da seçim üzerine seçim oldu. May istifa edince erken seçime giden Birleşik Krallık önceki gün başbakanını seçti. Anketlere göre, seçimi yine Muhafazakar Parti’den Boris Johnson kazanacaktı. Anketler haklı çıktı, hatta haklı olmanın da ötesinde ilginç ve tutarsız söylemleriyle meşhur olan Boris Johnson, açık ara seçimi önde bitirdi. Ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi ise tarihinin en kötü sonuçlarından birini aldı. Brexit sürecinde AB’de kalmayı savunan ve tekrar referandum talep eden İşçi Partisi’nin başkanı Jeremy Corbyn, bu başarısızlıktan sonra istifa edeceğini açıkladı.
Ancak seçimin en ilginç yanı ise Muhafazakar Partiye oy verenlerin yaş oranı oldu. 24 yaş altı, 24-34 yaş ve 35-44 yaş seçmeninin tercihi İşçi Partisi olurken, 45 yaş üstü seçmen “Muhafazakar Parti” dedi. Evet anketlerde Muhafazakar Parti önde görünüyordu ancak Brexit referandumunda verdikleri oy nedeniyle pişman olup sokaklara çıkan yaşlı kesimin yine Brexit destekçisi Johnson’ı seçmesi ise gerçekten enteresan. Ve ülkeyi pek çok yönden bilinmezliğe sürükleyen iktidarı destekleyenlerin çoğu da maddi olarak düşük seviyede olan ve taşrada yaşayan kesim oldu. Demokrasinin doğduğu ülke de olsanız bazı parametreler ilginç şekilde değişmiyor. Az bir farkla kaybedilen Brexit referandumunda da demokrasinin gerçekten de ne olduğu tartışması tüm dünyada gündeme gelmişti. Çünkü, eğer bir seçim az bir farkla kaybedildiyse azınlık kalan da aslında çoğunluktur ve bütün bir ülkenin geleceği, insanların kendi hayatları aslında bir diğer “azınlık” tarafından değiştirilmiştir. Çünkü ortada gerçek bir çoğunluk yoktur. Bu seçimdeki diğer bir ilginçlik ise pek çok ülkede yaşlı, maddi olarak güçlü olmayan ve büyük şehirde yaşamayan kesimin fikirlerini değiştirmenin ne kadar zor olduğunu çarpıcı bir şekilde görmemiz. Evet, demokrasinin doğduğu bir ülkede bile olsanız bazı parametreler hiç değişmiyor!