DEMOKRASİ, kimilerinin uygun bulup yaraşır gördüğü ölçülerde yaşayamaz. Kimilerinin biçimleyip tanımladığı kalıplara da sığmaz. Bir kesim tarafından bir başka kesimlere verilen bir sadaka veya ödül de değildir. İnsanların en doğal haklarındandır. İktidar çoğunluğunun, her istediğini yapacağını sandığı, azınlıkta kalanların görmezlikten gelindiği, hak ve özgürlüklerin “güvencesiz” bırakıldığı bir sistem asla değildir. Demokrasi bir aile yönetimi değildir. Bu yüzden demokratik devletler bir bakkal dükkânı işletilir gibi yönetilemez. Çağdaş demokrasi, insan haklarının anıtı, egemenliğin kurumsallaşması, hukukun belirgin ve ödünsüz üstünlüğüdür. Çağdaş demokratik bir sistem, çoğunlukla azınlığın birlikteliğini, ulusun istencini ve oydaşmayı öngörür. Çağdaş demokratik sistemlerde “Diktatörlüğe” olur verilemez.
Demokrasilerde; aykırılık, çelişki, yolsuzluk, haksızlık-adaletsizlik, baskı, işkence, kayırma, iktidar-muhalefet boşlukları olamaz. Yasa devletinin yerine “Hukuk Devletinin” geçmesidir. Demokrasi, ona yakışır olmayanlar için yoktur. Devrimi demokrasi sayılan büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN cumhuriyeti gerçekleştirdiği koşulları göz önüne alırsak, demokrasi hususunda yapmamız gerekenlerin çokluğu görülebilecektir.
Çok boyutlu ve çok sesli demokrasi, korkusuzca tepki göstermeyi bilmekle gerçekleşir. Kötüyü eleştirip iyiyi ortaya koymadıkça, hak ve özgürlüklerimizi mertçe savunmadıkça demokrasi, “bir düş olmaktan” öteye geçemez. Demokrasi yolunda; çıkar, ün, makam-mevki, değişik yararlar adına ödünler vererek, bir lokmaya bir hırkaya katlanarak, susarak, üç maymunu oynayarak, bir yere varılamaz. Kişinin onurundan daha büyük bir değeri yoktur. Bu durum da, ülkesi ve ulusu için vereceği çabalarla anlam kazanır ve pekişir. Demokrasi, teokrasiye karşıdır. Şeriatla, tarikatlarla demokrasi varlığını sürdüremez. Halkın duyguları sömürülerek, mescitli, çarşaflı, tespihli demokrasi olacağını zannedenler, tarihten bihaberdirler. Demokrasi, giyim-kuşam işi değil, kafa ve yürek işidir. Partizan tutumlarla, değişik tutkularla “hukuk dışı oldubittilere” katlanmak, bu durumların sürmesine göz yummak, yıkıntıya sebep olmak demektir.
NOT: Bu yazı/makale, ülkemizin çok değerli hukukçularından Sayın YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN’İN “Cumhuriyetçi Demokrasi” eserinden faydalanılarak ve esinlenerek kaleme alınmıştır.