Hikayeye göre, Theseus Girit’ten zaferle döner ve gemisini Atina limanına bağlar. Yıllar geçtikçe gemi eskir ve çürümeye başlar. Geminin çürük parçaları atılır ve yeni parçalar takılır. Günün birinde gemide eski parçaların hiçbirinin kalmadığı fark edilir. Filozoflar da bu hikayenin sonuna şöyle bir soru ekler, bu gemi hala Theseus’ ın gemisi midir ? Yoksa başka bir gemi midir ?
Biz insanlar doğduğumuz günden bu yana ilerlemeye ve gelişmeye devam ediyoruz. Hayatta her gün yeni sorumluluklar, toplumdan yeni roller üstleniyoruz. Zaman akıp giderken durup dinlenme lüksü olmayan bizler, büyüyüp gelişebilmek, uyum sağlayabilmek için bazı yeni parçalar almak zorunda kalıyoruz. Fakat bazen, hayat bazılarından vazgeçmeden yenilerini almamıza izin vermiyor. Hem evin küçük kızı olup hem abla olamayız mesela, sorumluluk sahibi olup kararlarımızın sonuçlarını umursamamamız da pek mümkün değil. Sanılanın aksine birini hem sevip hem nefret etmek de pek mümkün değil.
Bazen parçaları değiştirmek biraz zaman alsa da, uyup uymadığından emin olmasak da, yeni bir parça almak zorunda kalırız çünkü zamanın itici gücüne karşı güçlü durup, hayatta kalabilmenin tek yolu yeniliği kabul etmekten geçer. Biz yenilendikçe değişiriz. Ama bu değişim sanılanın aksine olduğumuz şeyi değiştirmez. Çünkü bu gemi bir bütündür. Değişen yelken belki onu farklı gösterebilir ama tayfa aynıysa, deniz aynıysa, kıyı aynıysa, yelkenin de onlara uymaktan başka bir şansı yoktur ki. Evet biz her gün bir parçamızdan vazgeçiyoruz ve yeni bir parça alıyoruz ama unutulan şu ki, aldığımız her yeni parça eski geminin bir parçası haline gelene kadar eğilip bükülüyor içimizde, dalgalarla boğuşuyor, ta ki diğerlerinden farkı olmayana kadar yontuluyor. Yani yeni parçanın gemiyi değiştirdiği kadar, gemi de yeni parçayı değiştiriyor. Eğiyor büküyor, kesip biçiyor ve kendine uyduruyor. Bu noktada her günün sonunda yeni parça gemiye uyum sağlıyor, eski gemi ile özleşiyor ve ayırt edilemeyecek hale geliyor. Böyle günler, aylar, yıllar geçiyor.
Sonra bir gün bu hikayeyi, sorulan soruyu duyuyoruz ve Theseus’ ın gemisini görmeye limana gidiyoruz diyelim.
Gemi ustasına soracak olsak, yıllarca söktüğü ve taktığı parçaları, verdiği emeği bilecek. Bu gemi Theseus’ ın gemisi değil diyecektir.
Tayfaya soracak olursak, yıllarca çıktığı açık denizi, dalgaları, fırtınayı ve Theseus ile nasıl limana geri döndüğünü hatırlayacak. Bu gemi Theseus’ ın gemisidir diyecektir.
Fakat bana, yoldan geçen bir yabancıya soracak olursanız, bu sorunun cevabını sadece Theseus’ ın kendisinin vereceğini söylerim size. Beyaz yada kırmızı yelkeniyle, kuzeyi yada güneyi gösteren pusulasıyla, genç yada yaşlı tayfasıyla bu gemi senin midir ? Kusurlarıyla, pişmanlıklarıyla, hayalleri ve gerçekleriyle, iyisiyle kötüsüyle, bütünüyle bu hayat senin midir?
Tabi ki bizler Theasos’ ın ne cevap vereceğini asla öğrenemeyeceğiz ve cevabı bulamayacağız. Fakat umuyorum ki her birimiz, bir cevaptan çok daha kıymetli bir şeyi, kendi cevabımızı arayacağımız o soruyu bulabilmişizdir.