Bilmek, bilgiye erişmek, hayal gücünü geliştirmek, üretmek, sorgulayıcı olmak ve kültürel açıdan gelişmek bireylerin bugünü ve geleceği için oldukça önem taşımaktadır. Tüm bu değerleri bir potada eritebilmek ancak bilgili bir birey olmakla mümkündür. Bireyler bildikçe daha çok ve farklı düşünebilen düşündükçe daha çok bilmek isteyen bir yaklaşım içerisindedir. Nitekim ortaya çıkarılan her ürünün bir düşüncenin, düşünme eyleminin sonucu olduğu varsayıldığında, yaratmak ve yaratılanı ortaya koymak açısından bilginin ve bilmenin ne derece önemli olduğu anlaşılmış olacaktır.
Popüler ifadeyle “Bilgi Çağı” olarak tanımlanan günümüzde, hemen her şey bilgi ile ilişkilendirilerek anlam kazanmakta ve “güç” unsuruna dönüşmektedir. Yaşamın her anında belirleyici olan bu etkileşimde asıl rol oynaması beklenen dinamiklerden biri de kütüphaneler ve bilgi merkezleridir.
Bilginin ve bilgi ekonomisinin öne geçtiği bilgi toplumunda, bireylerin de bilgiye erişmeleri, bilgiyi üretmeleri, güncellemeleri, kullanmaları ve bunların yanı sıra enformasyon okuryazarlığı becerileri ile yaşam boyu öğrenme becerilerini de geliştirmeleri gerekmektedir. İşte bu nedenle bilgi toplumunda kütüphaneler önemli bir işleve sahiptirler; çünkü bilginin toplandığı, derlendiği ve dağıtıldığı kurumların başında kütüphaneler gelmektedir.
Geçmişten itibaren kütüphaneler okullarda sürdürülen eğitim çabalarının dışında; daha bağımsız kütüphane salonlarında ve bireylerin kendi kendine öğrenme çabalarını destekleyecek biçimde işlevlerini yerine getirmiştir. Bu bakımdan toplumun eğitilmesinde kendilerine özgü ve önemli bir görevi de üstlenmişlerdir.
Kütüphane kültürü İslam Türk geleneği içinde tarihsel açıdan da önemli bir yere sahiptir. 2005 tarihinde VI. Uluslararası Türk Kültürü Kongresi’nde Osmanlıda kütüphaneciliğin tarihsel gelişiminden bahsedilmiştir. Kütüphaneler Osmanlı Devleti’nin farklı dönemlerinde içinde bulunulan ekonomik, kültürel ve siyasi olaylardan ve politikalardan etkilenmişler, kendilerini bu unsurlara göre yeniden kurgulamışlardır. Osmanlılarda, kütüphaneler hem kültürün bir parçası hem de oluşan kültürü aktaran ve gelişmesini sağlayan kurumlar olarak varlıklarını sürdürmüşler, kuruldukları tarihten itibaren de bilimsel yaşamın en büyük destekçileri olmuşlardır.
Dünyada kütüphanelere dair birçok çalışma yapılmaktadır. Amerika’da çıkan aylık popüler kültür dergisi Wired tarafından hazırlanan dünyanın en güzel görünümüne sahip kütüphanelerinde ilk onda Beyazıt Halk Kütüphanesinin olması bizim için gurur vericidir.
Kütüphaneler geleceği yaratır
Son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin bireyleri sosyal ve kültürel değerlerinden uzaklaştırarak tek tip bir yaşam tarzına sürüklediği görülmektedir. Buna bağlı olarak toplumun kültürel yapısında ve şehir kültürünün oluşumunda birtakım aksaklıkların yaşanabileceği ve bireylerin kendilerine bırakılan kültürel mirası koruma ve geliştirme konusunda ilgisiz ve yetersiz kalacakları öngörülmektedir.
Kütüphaneler geçmişi günümüze aktaran ve günümüzü de geleceğe aktaracak olan toplumsal kurumlardır. Bu aktarımın iyi ve kaliteli yapılabilmesi kütüphanelerinin içerik açısından beslenmesi ve şartların iyileştirilmesiyle mümkün olacaktır. Aksi takdirde, kütüphaneler, birkaç okuyucunun kitap alıp verdiği, kitapların sergilendiği basit birer yapı olarak kalacaktır.
Kütüphaneleri Google öncesi arama makineleri olarak gören uzmanlara göre, kütüphaneler özellikle de değişen dünyamızda ve katlanarak artan bilgi karşısında sosyal uyum ve yeni sorunlarla baş etme kapasitesi bakımından eskisinden daha da önemlidir.
Yeni nesil kütüphane anlayışı kütüphaneleri kitap okunan bilgi sahibi olunan, araştırma inceleme yapılan bir kurum olmanın dışında hatta bunun ötesinde sosyal ilişkilerin kurulabileceği alan olarak görmektedir. Bu yaklaşımı uygulayan çok az sayıda halk kütüphanelerimiz mevcuttur. Daha çok sosyalleşen ve kitapla buluşan bir toplum istiyorsak bunu yaygınlaştırmak zorundayız çünkü gelecek bilgiyi elinde tutan bunu paylaşan bireylerle şekillenecektir. Okuyan toplum için değişen dönüşen yeni nesil kütüphane anlayışına ihtiyacımız vardır.
Evet dijital yayıncılık ve sosyal medya gün geçtikçe önem kazanıyor fakat hala çok kısıtlı. Belki de ne kadar genişlerse genişlesin, hiçbir zaman yeterli olamayacaktır. O zaman da bilginin değeri artacaktır. Şu anda dijital çağa direnen süper kütüphaneler diğerlerine göre bir tık önde gözükmektedir.
Bu süre içinde kütüphanelerden beklenen hizmetler de azalmak şöyle dursun, kapsamlı görevlere yenileri eklenmiştir. Fakat her şeye, her yerde, her an online erişim sağlanabildiği bir dönemde kütüphaneler sadece bilgi sağlayarak varlıklarını sürdüremezler.
Yaştan ve toplumsal statüden bağımsız olarak insanlara bu bilgi bolluğuyla baş etmeyi öğretmek giderek daha önemli hale gelmektedir. Aslına bakılırsa, kütüphaneler bu iş için biçilmiş kaftan. Fakat bunun için gereken kaynakların ve ekonomik olanakların sağlanmasının yanı sıra, kütüphanelerin de farklı bir anlayış ve tarz geliştirmesi gerekmektedir. Okullarımızda oluşturulan kütüphanelerde bu açıdan, kendilerini yenilemek zorundadır.
Dünyamızdaki bilgi bolluğu ile baş etme ve sosyalleşme mekânları olacak bu yeni nesil kütüphaneler, bu mekânların yüzyıllardır olduğu gibi ayakta kalmasını sağlayacaktır. Google öncesi arama motoru olan kütüphaneler, Google’ın yapamadığını yapmak zorundadır.
Yeni nesillerimizi geleceğe hazırlamak için bu gelişmeleri iyi algılamak ve değişimi bir an önce yapmalıyız. Öncelikle biz eğitimciler bilgi erişiminin bir ayağı olan kütüphaneyi bir an önce masaya yatırmak ve çözüm üretmek öğrencilerimizi bu mekânlara çekmek zorundayız. Kısaca yeni nesil için yeni nesil kütüphane..
- Kaynakça
- 1. Kazancıgil Aykut, Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji, İstanbul, 2000.
- 2.Özer Soysal, Türk Kütüphaneciliği – I: Geleneksel Yapıdan Yeniden Yapılanışa, Ankara 1998,
- 3.Çakın İrfan, (1986), “Kütüphanenin toplumsal konumu ve işlevleri”, Türk Kütüphaneciliği,
- 4.Kültür ve Turizm Bakanlığı, (2012), Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği, http://teftis.kulturturizm.gov.tr/TR,14656/halk-kutuphaneleri-yonetmeligi.html adresinden