Dağlar dağlar
Kurban olam, yol ver geçem
Sevdiğimi son bir olsun yakından görem
Dağ her zaman sevgiliye ulaşmak için arada engel olarak anılmıştır.Şarkıda dendiği gibi kurban olan sevgiliyi görebilmektedir. Ferhat ile Şirin hikayesinde sevgililerin arasında engel olan bir dağ vardır.Bu engeli aşmak için Ferhat dağı delmiştir ve Şirin’ine varmıştır.Aynı dağ benzetmesini bir başka masalda görürüz.Kuşların, Anka kuşunu araması için Kaf dağını aşması gerekmektedir.Çoğu yollarda kalan kuşların ancak otuz tanesi Kaf dağını aşmışlardır.Dağı aşan bütün kuşlar tek vücud olup Anka olduklarını anlamışlardır. Dağ tasavvufta, yani kuş dilinde Allah’tan ayrı zan edilen benlikleri, varlıkları ,masivayı temsil etmektedir. Dağ benliktir. Kuran’da kıyamette dağların dümdüz olacağı belirtilir. İnsanın fenafillah olması ile benliklerinin nasıl kalmayacağı anlatılmaktadır.
Benlik dağını aşan Şirin’ine kavuşabilmektedir. Mesele dağın nasıl delineceğidir. Saliklerde öyle bir delgeç var ki, o ism-i Celal zikrine hiçbir zan dayanamaz. Hz.Musa Tur-i Sina’ya Allah ile konuşmaya çıktıp,Allah’ı görmeyi dilemesi Kuran’da şu şekilde anlatılmaktadır:
“Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: “Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni.” Dedi: “Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin.” Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: “Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben.”
(Araf suresi 143)
Bu ayetleri binlerce yıl önce yaşamış Musa peygambere mahsus hikaye gibi okumak değil,olayı kendimizde bulup okumak yani kendimizde yaşamak gerekiyor ki ayetler bize gönderildiğinden hikmeti bizde oluşsun.Dağın parçalanması ile Musa hazretlerinin bayılması arasındaki bağı kurmamız gerekmektedir. Sembol olarak parçalanan dağ Musa’nın benliği idi.O benlik parçalanınca fenafillah olduğundan bayıldı,yani ölmeden önce ölme sırrına kavuştu.O sarhoşluktan ayılınca mümin oldu. Burada sen beni göremezsin hitabı ile ey Musa sen beni senliğinle, Musa’lığınla göremezsin.
Eğer fenafillah makamının sırrına vakıf olursan ve Allah’ın varlığı ile dirilirsen Hakk’ı Hakk ile görüp bilirsin.Onun dışında Musalığınla görmen mümkün değildir denmiştir. Ayette; Kendine gelince şöyle yakardı: “Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben.” Denerek Musa’nın kendisine geldiği,yani nefsini bilen Rabbini bilir zevkine kavuştuğu anlaşılıyor. İman edenlerin ilkiyim denmesi, Muhammed efendimiz’in diliyle söylenmiş olmasındandır.”Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim.”denmesi; Yüce Allah’a daim zikirle ulaşıldığı anlatılmaktadır. Devran eden bu zikir ile Allah’a yönelinilir. Tövbe denmesi ise; eski zanlardan, bilişlerden, benliklerden, kula ait zan edilen fiillerden, sıfatlardan,benlikten geçmeyi anlatır. Fenafillah insanın içindeki bu zanların çıkmasıdır.Eski halin gitmesi insanın içinde yaşadığı bir depremdir. O’nun ölmeden önce kıyametidir.”Arz şiddetli bir sarsıntı ile sarsıldığında;Ve arz içindeki gizli ağırlığı dışarı çıkardığında, Ve insan “buna ne oluyor” dediğinde;” (Zilzal 1-2-3)
Bu biliş ve yaşayışla fenafillah olan kişi artık iman-ı tahkike ulaşır. İman ikidir.Taklidi iman,tahkiki iman.Beka makamlarında tahkik gerçekleşmiştir.Bundan dolayı Yüce Allah “Ey iman edenler iman ediniz”(Nisa 136) diyerek eski zanlara imandan ve ilmel yakın olan imandan, hakkel yakın yaşayışına geçin demiştir. Bu imanın da oluşabilmesi için Adem’e secde etmek gerekiyor. Zamanın Ademini bulup kendisini Adem yapacak o manaya secde gerekir. “Bir ben var bende benden içeri” denen kendindeki o gizli hazineyi keşfederse o Zata secde gerçekleşecektir.Burada Hacı Bayram Veli’yi anmak gerekiyor.
Kim bildi efalini,
Ol bildi sıfatını,
Anda gördü zatını,
Sen seni bil sen seni,
Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil sen seni
Ahzap suresinde emaneti dağların kabul etmemesi benlikli kişilerin Hakk zikrini kabul etmedikleri şeklinde tefekkür edilebilir.
“Eğer Biz, bu Kur’ân’ı, dağa indirseydik, O’nu mutlaka, Allah’ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün… (Haşr-21)
Bu ayette ise,varlıklı kişiye Hakk zikri indiği anda benliklerinin yok olacağı söylenmektedir.
Nebe suresi 20.ayette “Dağlar yürütülür serap haline gelir”denmektedir.
Burada kişinin mana olarak yaşadığı kıyamette, yani aşığın kendi varlıklarından sıyrıldığı tevhid-i zat makamında,ölmeden önce ölerek kıyametini yaşadığı yerde, varlıkları tamamen silindiğinden zaten o varlıkların olmadığını zevkeder.Kendine ait benliklerin serap gibi, yani var gibi görünen yokluk olduğunu anlar.
Yine çeşitli atasözlerimizde hep benliğin olumsuz durumları açıklanmıştır.
“Dağ dağa kavuşmaz insan, insana kavuşur.”
“Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur.”
“Soran dağları aşarmış.”
Tüm bunlar fena mertebeleri zevki ile açıklamalardır.Bekada ise dağ daha farklı anlamlara gelmektedir.
“İncire ve zeytine andolsun. Sina Dağı’na andolsun. Şu emin beldeye ki…”(Tin 1-2-3)
Zeytinin tek çekirdeği vardır, vahdeti temsil eder.İncirde ise, çok sayıda olan çekirdek bir meyvenin içindedir.Kesrette vahdeti ifade eder,yani çokluğun tekliğidir.Çok gibi görünen aslında bir vücuddur.Turi sina(Sina dağı)”Cemül cem” yerini ifade eder.Gönül dağıdır.Yunus Emre hazretlerinin “On sekiz bin alemi gördüm bir dağ içinde”ilahisi bu zevki anlatmaktadır. Sağ tarafından yani zatın zuhura geldiği Cem’den seslenilmiştir.”Ve Tur’un sağ tarafından ona seslendik. Onunla konuşmak için kendimize yaklaştırdık.”(Meryem sûresi: 52)
Emin belde ise efendimizin yerini ifade eder.Makam-ı Mahmud’dur.Salat-ı Vitir olan 6.makamdan sonra Teheccüt namazı olarak O’na mahsustur. “Gecenin bir kısmında uyanıp Teheccüd namazı kıl, bu sadece sana mahsus bir ibadettir. Umulur ki Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a eriştirir.(İsra 79)
Hira dağında peygamber efendimiz Oku emrini almıştır.O dağda günlerce Allah’a yönelmiştir. Biz de kendi dağımızdaki kendi mağaramızda “Oku” emri ile haşır neşir olmaktayız. “Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter.”(İsra-14) Bu hitap ile kendimizi okursak, Kuran’ı,bu alemi okumuş oluruz. Okunan Kuran da kendimizi anlatmaktadır. Her ne kadar bu okuyuş zorsa da dağı delmenin sonunda sevgiliye varmak var.O dağı delmenin zorluğu da Muhammed efendimizin güzelliğini anlayabilmemiz,kıymetini bilebilmemiz içindir.Sözümü bir ilahi ile bitiriyor, Zatın güzelliğini perdeleyen dağ mesabesinde bulunan tüm benliklerin parçalanmasını niyaz ediyorum.
Can yine bülbül oldu har açılıp gül oldu
medet medet medet har açılıp gül oldu
Göz kulak oldu her yer
Her ne ki var olundu
Gönül o bahre daldı dilim tutuldu kaldı
Girdim Anın zikrine azalarım dil oldu
Ferhat bugün ben oldum varlık dağını deldim
Şirinime varmaya her canibim yol oldu
Geç ak ile karadan halkı çıkar aradan
Niyazi dön buradan durma sana gel oldu