Midyeler doğal ortamlarında 12 ila 14 yıl yaşar. Bu süre zarfında ne denizde salınarak yüzer ne de yeni sulara ve kumlara açılırlar. Diplerde sağlam bir kayaya tutunur, çimento gibi yapışır ve ömrünü o kayaya tutunarak geçirirler.
İş hayatında da tıpkı bu midyeler gibi kendini dışarıya, yeniliğe ve değişime kapatmış, kendi konfor alanına sıkı sıkıya yapışmış yöneticilere sıkça rastlanır.
Ne çalışanlarının gelişimlerine katkıları vardır ne de kendi ufuklarını genişletmeye.
Onlara ulaşmak her anlamda zordur, kabuklarını açmak ise neredeyse imkansızdır.
Güçlerinin kaynağını çoğunlukla otoriteden ya da pozisyonlarından alırlar. Genellikle sert bir yönetim tarzları vardır.
Değişim, onlar için her zaman problemle eşdeğer olmuştur.
Midye Sendromu olarak adlandırılan bu sendroma sahip yöneticilerle çalışmaya devam eden şirketler bir noktada sektörel değişime direnç gösteremez ve er ya da geç bu yöneticilerle yollarını ayırmak durumunda kalırlar. Bu yöneticilerle ısrarla çalışmaya devam eden şirketlerin kaderi çoğunlukla iyi sonlanmaz.
İşin acı tarafı bu tarz yöneticileri barındıran şirketlerde terfi alan personeller de şirketin bu “yönetim tarzı”na çabucak adapte olur ve sert kabuklarıyla sağlam kayalara tutunmayı seçerler. Öyle görmüşlerdir çünkü. Yıkım geleneksel hale gelmiştir. Tıpkı ABD’li suç psikoloğu Zimbardo’nun 1969 yılında yaptığı bir deneyin sonucu gibi.
Zimbardo ve ekibi deneylerinde plakası olmayan, eski model, birbirinin aynısı iki aracı kullandılar.
İlk arabayı suç oranının çok yüksek ve yaşam standartlarının çok düşük olduğu bir mahalleye bıraktılar. Sadece üç gün içinde araçtan geriye bir şey kalmadı. Araç tamamen yağmalandı.
İkinci aracı daha çok zenginlerin ve eğitim seviyesi yüksek olan insanların oturduğu bir mahalleye bıraktılar. Üç gün sonra araç olduğu gibi duruyordu. Zimbardo aracın yanına gitti ve küçük bir çekiçle aracın kelebek camını kırıp mahalleden ayrıldı. Birkaç gün sonra otomobilin yanına geri döndüğünde tıpkı ilk mahalledeki gibi aracın yağmalandığını gördü.
Bu deneyden yaptıkları çıkarım; “ilk camın kırılmasına izin verirseniz kötü gidişatı durduramazsınız” oldu.
Sokağınızdaki boş arsaya ilk çöpün atılmasına izin verirseniz kısa zamanda orası çöp yığınına dönüşür.
Şirketler de “yöneticilerin yönetim tarzlarını” iyileştirmezse, tıpkı Zimbardo’nun Kırık Cam Sendromu adını verdiği deneydeki gibi, kırık camlarını hemen onarmazlarsa, kötü gidişat rutin haline gelir.
Midye sendromuna tutulmuş yöneticiler ilk cam kırıkları gibidirler. Çabuk tamir edilmezlerse bu yönetim tarzı meşru hale gelir ve şirketlerin düşüş süreci kaçınılmaz olur.