Gene tonla şikayeti yağdırıyorum peşi peşine
Peşinden dizdiklerimin aksine
Haybeye dağılmıyor manaları
Yanılıyor da olabilirim elbette
Lakin bu saplantılar, bu takıntıların rastlantısı
Biraz yamyam biraz da Aborjin gibiler
Beynimi kemirip duruyorlar medeniyet yoksunları
Gene heybeden yedik, gene beceremedik satırlar dizmeyi
Gene yaptığına serbest nazım dedi kafiyeden bihaber şair
Biçare, avare ne bulduysa sıraladı zavallılar
Kendine acımayı ne de çok sever toplumumuz
Acır acır da acısını uluorta bırakır gider
Adabı muaşeretmiş muhakemeymiş bilmez
Empati desen cahil dedektörü
Her bir vatandaşın üzerinde deli gibi öter cinsten
Bense nezaketin kazandığı bir coğrafya tahayyül ederim
Dağların denizlerden izinsiz paralel yahut dik uzanmadığı
Enlemin boylamı incitmediği
Makiye bodur denmeyen
Kışların kurak ve soğuk yazlarınsa kavruk olmadığı
Güneşin tenini yakmadığı
Rüzgarın saçlarını savurmadığı
Ve gene rüzgarın savuramadığı saçlarını
Ellerinle düzeltme zahmetine katlanmadığın bir coğrafya
Tüm bunları neden mi söylüyorum?
Bil diye mi hakikati
Kati surette hayır kati surette iftira
Ben hakikatten zerre anlamam
Bir damlası bile deryadaki balıktan beter eder beni
Tezatların uyumuna inanırım
Balığın suda boğulup karada fink atmasını dilerim
Yengeçleri kıskaca almak sonra
Sivrisineklerin kanını içmek
Venüs bitkisinin etini koparmak bir de
21. yüzyılın hiçbir yerinde yokum ben
Mecusilerin ateşine bevleden bir bedeviyim
Amişler’de inkılap
Hitler’de vicdanım bir de
Tito ve Yugoslavya, Mussolini ve İtalya
Franco ve İspanya ve Saddam’ın boynuna atılan
Son özgürlük ilmeğiyim ben
Kaddafi’nin yeni Libyası
Ve “yeşilini” kırmızıya boyayan bir caniyim
Hele bir hilkat garibesi hiç değilim
Olsa olsa bir alameti farikayım ben
Harika mükemmel değilim
Ama bir o kadar da fani değilim
Bakioğlu bakiyim ben
Yeni bir sözcüğü dağarcığına katacak kadar dahi
Dâhileri deli edecek kadar da yüksek bir dehayım
Ama bir o kadar da ulu orta konuşan
Düşünceleri anadan üryan bir ahmağım
Seslenip durduğun ulus, ne köy ne de kasaba olamayacağını
Evvela benden duyar hem de en birinci ağızdan
Sonra linç yahut recim ederler beni
Ama mühim mi yok olup gitmeden
Son uzvum da toprak olmadan
Gassal boynumu yıkamayı unutmadan
Cemaati Müslim bana hakkını haram zıkkım etmeden
Hak Teala huzuruna varmadan
Karınca Süleyman’dan hesabını sormadan
Ben dile getirmiş olurum topyekûn aptallığı
Kolektif bir bilinç yaratmış olurum ve
Kurulmuş olur aptallar komisyonu
Sonra sendikaları olur belki
Bir de tüm zekatları cepleyen bir sendika başkanları
Yesin yesin dursunlar afiyet bal olsun
Yemeyenin malını yerler demiş birisi nasılsa
Sanki çere çakala da rızık böyle gönderilmiş gibi
Sanki nepotik denge böyle sağlanmış
Kayıran kayırana baksana
O kardeşini, öbürü adaşını
Öteki memleketlisini
Beriki sevdasını
Kaşığına ne düşüyor peki senin
Doğradığım bu acının boğazındaki yumrusu mu
Buna da şükür be muktedirler kızmasın
Çöplüğe güzellemeler diz
Kümes kadar yuvana da bir saray muamelesi
Ne de olsa elde avuçta ne varsa yukarıdakinin hakkı
Hak mı o da ne duydun mu ki hiç bu kelamı
Avucunda gördün mü somutça
Anca boğazını patlattın meydanlarda
Ee ne oldu peki sonra
Kendini bilmez dipçik ve haysiyetsiz coplar ağırladı seni
Tekmeler birer birer indi suratına
Daha bir tuzlu geldi sana kan
Daha bir çekici kıldılar nezdinde meydanı
Oysa o açtığın döviz ve pankartlar
Ne yaralarını sardı ne de sana merhem oldular
Sense yoruldun ama bezginim bile diyemedim
Kendince uymadığını sanarak çiğne kuralları
Efendin yok sanarak eğil yoldaşının önünde
Oysa ki yol da belli yöntem de
Biraz daha batıp bu lağımdan hallice çukura
Bu leş dolu hengamede kamufle olmak
Sonra mecbur seversin kendi kokunu
Sana ait olan her şeyi sevdiğin gibi
Gerçi sen de haklısın bu nezakete aykırı zeminde
Narsisizm yegane çıkış yolu
Biraz daha boğul bu bataklıkta
Hayal ettiğim alem mi
Boş ver şimdi onu
Sen bu hoşgörüsüzler aleminin
En hoş görmeyeni ol
Hem biliyor musun burada dağlar uzanırken
Bırak denizden izin almayı
Güneşlerin önünü kapatıp
Denizleri halatlarla kurutuyor…