Selamlar dostlar. Bugün sizlere Netflix Türkiye’de birkaç gün önce yayınlanmaya başlayan ve başladığı günden beri de Top 10 Listesi’nde ilk sırada bulunan Winx Efsanesi: Kader dizisinden bahsedeceğim. Hadi gelin yazıya geçelim.
Winx Club şüphesiz ki 2000’lerin başında en çok izlenen çizgi filmlerden biriydi. Bu dizimiz de Winx Club çizgi filmini temel alıyor. Ama tam olarak bundan uyarlandığını söyleyemeyiz. Hikayeye kendilerinden de bir şeyler ekleyip çıkarmışlar. Bu değişimin başında da karakterler gelmekte. Çizgi filmdeki tüm karakterler dizide yer almıyor. Yer alan karakterlerden de bazılarında değişmeler yapıldığını görüyoruz. Dizide Bloom ateş, Terra doğa, Aisha su, Miusa zihin, Stella ise parlak güneş perisi olarak karşımıza çıkıyorlar. Özellikle Miusa’nın müzik yerine zihin perisi olması ve Tecna’nın dizide yer almayışı beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim… Beylere baktığımızda ise Sky ve Riven haricinde çizgi filmden tanıdığımız kimsenin olmadığını görüyoruz. Gözüm Brandon’ı aramadı desem yalan olur. Dizide Winx’in en büyük düşmanları olan Trix kızlarını da göremedik. Bir ara “Acaba Beatrix bunlardan biri olabilir mi?” diye düşündüm fakat sonrasında o da fos çıktı. Çizgi filmin öne çıkan parçalarından biri de perilerin dönüşüm sahneleriydi. Dizide bu sahneyi son bölümde Bloom’un dönüştüğü an dışında göremedik. Fakat genele baktığımızda bu dönüşümün olmaması da oldukça mantıklı bir durum.
Dizinin IMDB sitesindeki puanı 7.1. İlk sezonu da yaklaşık olarak 50’şer dakikalık 6 bölümden oluşuyor. Dizinin bölüm sayısı bana göre bir avantaj. Diziyi beğenen izleyicilerin sonraki sezonları merak etmesini sağlarken beğenmeyen izleyicilerin de daha fazla zamanını çalmıyor. Diziye baktığımızda orijinallikten çıktığını ve hikayenin içinde çok fazla kopukluğun olduğunu söyleyebilirim. Bu kopuklukların başında da ilk bölümlerde yeteneklerini ve duygularını kontrol etmekte zorlanan Bloom’un bir anda yeteneklerini kontrol edebilmesi geliyor. Biz bu gelişim sürecini asla göremiyoruz. Stella’yı da sezonun ortalarına kadar başta Bloom olmak üzere gruptaki kızlara karşı sert, soğuk ve kibirli bir tavırda izliyoruz fakat beşinci bölüm itibariyle o da gruba tam olarak dahil oluyor. Özellikle Bloom’un planını destekleyenlerin başında Stella geliyor. Birden ne değişti de iyilik meleği oldun be sarı kız?
Ben diziyi pek beğenemedim. Olaylar çok hızlı gelişti. Ayrıca Winx Club’ın renkli dünyasının daha kasvetli ve daha karanlık bir tonda anlatılması da hiç hoşuma gitmedi. Görsel efektler ve dış mekanlar gayet iyiydi. Fakat figüranlar ve senaryo yetersizdi. “Ya zamanında bir çizgi film vardı çok tutmuştu, biz bunu dizi mi yapsak?” “Olur, hadi yapalım.” şeklinde kaleme alınmış bir yapım gibiydi. Winx ekibindeki kızlarımızın ilk bölümden itibaren birbirleriyle yakın bir ilişki içinde olmasını bekliyordum fakat bu yakın ilişki son bölümlere doğru hayat buldu. Zaten sonra da sezon bitti. Eğer zamanınız varsa tek oturuşta izleyebileceğiniz bir dizi ama zamanınız yoksa bırakın çocukluğunuzda hatırladığınız gibi kalsın, zira bu dizi çocukluğunuzu üzecek nitelikte…
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın. 🙂