Daha önceki yazımda bahsetmiştim bir bebekten bir katil yaratma sürecini çok iyi irdelememiz gerekiyor. Şimdiki zamanın bebekleri geleceğin suç makinalarına veya toplum adına çok faydalı işlere imza atan bireylerine dönüşebilir. Bebek doğduğunda en temel ihtiyacı olan ruhsal yapısının şekillenmesi sürecinde ortamdan gelen uyarılara maruz kalır. Bu uyarıların niteliği çok önemlidir. Çünkü kişilik başlamıştır ve yapı taşları olan uyaranlar ileride inşaa edeceği insanı belirlemektedir. Çocuk ilgiye muhtaçtır ve ilgisiz bırakmak bir çocuğun ruhsal yapısını bir nevi öldürmektir. Beş duyusunu kullanarak çevreyi ve kendisini tanımaya başlayan bir çocuk için en hayati ortam ailedir.
Aile ilgisi olmadan yetiştirme yurtlarında büyüyen çocukların motor ve mental gelişim dediğimiz süreçte yaşıtlarına göre bir kaç yaş geriden geldiği gözlemlenmiştir. Anne ve baba sevgisinden yoksun büyüyen çocuk kendini ispatlama anlamında pek de sağlıklı olmayan yöntemlere kaçınılmaz olarak başvuracaktır. Her ne kadar baba rolü çocuğun gelişim sürecinde etkili olsa da anne bu dönemde daha aktif ve ilgili olmak durumundadır. Çocuk anne şefkatine ve onun sıcaklığına muhtaçtır. Günümüzde bilinçli olmak adına anne ve babalar epey sorumsuz davranmaktadır. Çocuk dünyaya nazik bir karşılamayla gelmelidir. Buradaki nazik karşılamayla yoksulluk ve şiddetten tamamen arındırılmış bir ortam kastedilmektedir. İlgisiz bir ortam ve bilinçsiz bir sorumsuzlukla karşılaşan çocuk bilinçaltına kendisinin istenilmeyen birey olduğu algısını işleyebilir.
Ebeveynin ilgisizliğiyle karşılaşan çocuk onlara yaratıcı bir zekayla cezalar vermek isteyebilir. Bu gibi durumların en ilginç olanı ise altını ıslatmadır. Bireysel psikolojinin ilgilendiği bu vaka çocukların istem dışı bu hareketini bilinçaltı bir ceza yöntemi olarak kabul görmüştür. Annesinin ilgisizliğine maruz kalan çocuk dikkat çekmeye çalışmaktadır. Biyolojik olarak pek de kalıcı çözüm olmayan bu durum zihni aldatma yollarıyla bir miktar azaltılabilir. Örneğin altını ıslatan çocuğun bir gün boyunca yataktan çıkmaması ve uyku zamanı ile uyanıklılık süresinin karışmasına neden olunabilir. Fakat asıl neden sevgi ve şefkat eksikliği yaşayan çocuğun bilinçaltında dikkat çekmeye çalışmasıdır.
Bazı çocuklar da ceza verme şekli okuldaki başarısını düşürmesi olarak görülebilir. Çocuğun okuldaki başarı durumuna aşırı önem veren anne baba çocukta başarısızlık korkusu oluşturabilir ve çocuk tüm bu baskıya karşı gelme yöntemi olarak kendini geri çekebilir. Bazı çocuklarda bu durum başarıya götüren bir etmene dönüşebilirken çoğunda ise okula ve derslere yüklenen bu aşırı anlam çocuğun asi davranmasına neden olmaktadır. Kendisine yüklenen bu abartılmış baskı kabul edilemez görülmüş ve isteği kırılmıştır.
Bazı ailelerde ise ikinci çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte ebeveynin sevgisini paylaşma durumunda kalan çocuk kendini daha çok ispatlama yarışına girmektedir. Hedeflediği ilgiyi alamayan ve sevgisi bölünen geleceğin yetişkini eğer olumlu yöntemlerden istediğini alamazsa olumsuz yöntemleri deneyecektir. Bu da çocukta asabiyet, yaramazlık, asilik, söz dinlememe ve sorun çıkarma gibi davranışların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Eğer ailesinden beklediği ilgiyi göremezse arkadaş çevresinin takdirini toplamak adına şiddet, kötü alışkanlıklar ve yalana başvuracaktır.
Geleceğin bireylerini topluma kazandırmak adına en büyük görev anne babaya düşmektedir. Sırf çocuk yapma adına hareket eden çiftler öncesinde herhangi bir hazırlık yapmaksızın gelişigüzel davranmaktadır. Kendisinin psikolojik ve zihinsel gelişimini tamamlayamayan anne baba adayları çok büyük bir sorumluluğa imza atmaktadırlar.
Kişiliği oluşmamış, şiddet yanlısı, bilinçsiz, kültürel ve entellektüel anlamda kendilerini geliştirememiş maddi anlamda zorluk yaşayan bireylerin dünyaya getirdikleri çocukların kendilerine benzemesi kaçınılmazdır. Düzenin egoist, hırslı, çevresine ve kendisine zarar veren, bencil ve şiddet yanlısı kişilikleri maalesef bilinç seviyesi geride olan toplumların doğurduğu çocuklardan oluşmaktadır.