Hayatı daha yaşanabilir hale getiren empatinin terimsel anlamına, kendini haklı gören insan yığınlarından bile doğru cevap almak mümkün!
Peki, teoride bildiğiniz çoğu şeyin uygulama aşamasında, neden ipi kopmuş tespih taneleri gibi dağılıyorsunuz o zaman?
İlişkilerinizde sergilediğiniz ben merkezli tavrı bertaraf ederek, hani şu memnuniyetsizliğinden veryansın ettiğiniz çocuklara empatiyi öğretseniz mi artık?
Çocukluğunda, gençliğinde sahip olamadığı ne varsa, bu imkânları evlatlarına hibe eden sizler; hayal kurmayan, emek harcamayan, elindekiler ile yetinmeyi ve küçük şeylerle mutlu olmayı bilmeyen çocuklara isyanda ne kadar haklısınız?
Neymiş efendim; sorumluluklarını bilmiyormuş, sahip olduklarının değerinin farkında değilmiş, sofradaki yemeği beğenmiyormuş…
Beğenmez tabi!
Empati kurabilmeyi, üzerinde yaşadığı kara parçasının-vatanın- ne şartlarda kazanıldığını örnek vererek başlayın öğretmeye mesela… Marka olmadığı için giymek istemediği ayakkabısına, kıyafetine şükretmesi gerektiğini; -30, -40 dereceyi bulan dondurucu soğukta, sırtında paltosu olmadığı halde vatan için ölüme giden binlerce Sarıkamış şehidinden örnek vererek anlatın ya da! Vatan toprağının, müdafaanın her safhasında ayağında çarığı bile olmadan verilmiş yalınayak bir mücadele olduğundan bahsedin. Evdeki tarhana çorbasına burun kıvırıp, raf ömrünün uzatılması için katkı maddeleri ile doldurulmuş hazır yiyecekleri tercih ettiğinde; onlara, Çanakkale Savaşı’nda her öğün bile bulamadıkları üzüm hoşafını ve buğday çorbasını anlatın! Psikolojisi bozulur diye hatalarını göz ardı ettiğiniz çocuklara; parmağının koptuğunu fark etmeyip, komutanına tetiğin basmadığını söyleyen askerin psikolojisini örnek verin!
Üzerinden çıkardığı kıyafeti kaldırmaya, yatağını dahi toplamaya üşenen çocuklara, Fatih’in gemileri karadan nasıl yürüttüğünü anlatın!
Problem çözme becerisi gelişmemiş çocuklara; küçük yaşta görme yetisini kaybeden Louis Braille’nin, henüz 15 yaşındayken Braille alfabesini ( körler alfabesi ) geliştirerek, görme engelli insanlara nasıl umut olduğunu anlatın!
Hata yapmaktan korkan, yenilgiyi hemen kabul eden çocuklara; Thomas Edison’un 999 kere yanıldığını, ısrarla vazgeçmediği her denemeden elde ettiği tecrübe ile 1000. denemede ampulü nasıl bulduğunu anlatın!
Mücadele nedir bilmeyen, kararlı bir duruş sergileyemeyen, ideallerinin peşinden koşamayan gençlere; Atatürk’ün işgal donanmasına: “ Geldikleri gibi giderler!” sözündeki kararlığını ve bir bayrağı, marşı olan bağımsız bir ülkenin kurulmasında, vatansever halk ile ölümüne verilmiş bir mücadelenin yüceliğini anlatın!
Yani, bu vatan ve bağımsızlık uğruna, korkmadan ölüme yürüyen Türk milletinin ve Atatürk’ün gençlere emanet ettiği vatanı, muasır medeniyet seviyesine ulaştırabilmenin; sosyal medya fenomeni olmakla ilgisinin bulunmadığını, çok çalışmaktan geçtiğini anlatın artık!