Kadın kalçasını andırması değil birebir aynısını yapmışlar denecek seviyede bir benzerlik taşıyan coco de mer ağacının meyvelerini görüyorsunuz görsellerde. Seyşeller adasının kültürel simgesi haline gelen bu ağacın nesli tükeniyor ve sadece 8000 adet tohum kaldı.
Seyşellerde yetişen bu palmiye türü Coco de mer ağaçları dünyanın en büyük ve en ağır tohumlarına sahip. Gördüğünüz meyveler deniz cevizi olarak da biliniyor ve ağırlıkları neredeyse 20 kilo.
En ilginç olanı ise coco de mer meyvelerinin dişisi ve erkeğinin insan cinsel organlarına da birebir benzemesi. Haliyle yerel halk da bu meyvelerin cinsel gücü arttıracağına inanıyor. Bu tarz ürünler de mevcut fakat yapılmış bir araştırma ve kanıtlanmış bir şey yok.
Bu ağacın neslinin tükenmesindeki en büyük etken ise yaklaşık bir insan ömründe yani 50 yılda meyve vermesi. Ağacın ortalama ömrü 400 yıla kadar çıkabiliyor. Bu meyveler aynı zamanda turistlere de hediyelik eşya olarak satılıyor. Dişi ağacın verdiği meyveler kase olarak da satılıyor. Hatta tesbih bile yapanlar bulunuyor.
Osmanlı’da Coco de Mer
Bu kısımı da koleksiyonuna bir coco de mer meyvesi katmış joaoconceicao adlı ekşi sözlük yazarının sözleriyle tanımlamak istiyorum.
“seyyah dervişlerin yemek kabı, içecek kabı, abdest ıbrığı olarak kullandıkları bu eşyâyı yer yer teberrû toplamak içinde kullandıkları olurmuş. “bir hırka,bir lokma” düstûrunu şiâr edinen bu dervişler, acıkınca bir lokmayı dahi bulamadıkları zamanlarda keşküllerini uzatıp “şey’en lillâh” diye halktan yardım isterlermiş.
özellikle de bir dergâhın yol büyüklerinin çeyizi olan keşküllerden dergâha gelen misafirlere şifâ niyeti ile su dağıtmak, şeker ikrâm etmek âdet hâlini almış.
gelelim eski osmanlı tatlısı keşkül ‘e. bu tatlının da eski ismi keşkül-ü fukara. konu ile ilgili çeşitli rivayetlerin en popüler olanı şöyle;
osmanlı döneminde kadılar da bazen nefslerini köreltmek için dilenen dervişler kılığında boyunlarına coco de mer kabuğundan yapılma derviş kapları olan keşkül-ü fukarayı asarak halk arasında tedbil-i kıyafet dolaşırlarmış. onları dilenen derviş sanan halk da keşkül-ü fukaranın içine bağış kabilinden paralar atarlarmış. kadılar da bu topladıkları paraları dergahlara ya da imarethanelere bağışlarlarmış. bu paralarla da keşkül dediğimiz tatlı yapılıp fakir halka dağıtılırmış.”