cinsiyetçi düzen toplumsal cinsiyet rollerini ve bu bağlamdaki iktidar ilişkilerini düzenleyendir.
bu düzen yalnızca kadınların değil erkeklerin konumunu da belirlemekte ve yaralamakta. türkiye çokça bu düzenden nasibini almıştır.
mevcut cinsiyetçi düzenin kadına bahşettiği tecavüz, şiddet, işsizlik, maddi bağımlılık, namus cinayeti, taciz, sessizlik, nesneleşme gibi ayrıcalıklar istatistiki bilgiler dışında bireysel hikayeler medyaya yandığında konu olmaya eğilimlidir kamuoyunda*.
yapılan çalışmalarda ortaya çıkmıştır ki zaten duyulmadıkları için yok sayılmaları söz konusudur. anlatılmazlar ve anlattırılmazlar.
geçen günlerde gazetede okuğuduğum haberde 40 yıl boyunca kocası tarafından işkenceye ve şiddete maruz kalan bir kadının kaburga kemiklerinin kırılması ve felç olması sonucunda iki yıl yatağa bağlı kaldığı, iyileştiği vakit ise bir sığınma evine sığındığını yazıyordu.
ve bu “bir birey” kendisiyle birlikte belki milyonlarca kadına işaret ediyor.
türkiyede her şehre uğrandığında ortaya çıkacak binlerce vaka geliyor aklıma ve bu normalleştirilen, banalleşen ‘kadın sorunu’olarak iki kelimeye indirgenen şeyin aslında bir kriz, doğal olmayan yollardan oluşmuş bir afet olduğunu düşünüyorum. ayda bir karşlılaşılan tek kişilik haberler sanki onlar bir skandalmışçasına parmakla gösteriliyor, halbuki o skandal her gün ülkenin farklı köşelerinde yaşanmaya devam ediyor.
işte bu yüzden seksist düzen her gün alışılmış bir bir deprem gibi.
ve aslında o anında tepki ve önlem alınması gereken, kısa ve uzun vadede düzelmesi için canla başla çabalanması gereken bir kriz..
yeryüzündeki tüm ülkelerde mevcut bir fenomenin türkiye’ye özgü olani.
diger gezegenlerde böyle birsey var midir, yok mudur, sorusuna
ne astronotlar ne de astronomlar yanit verebilmistir- bilinmiyor.